4. Bir hayat düşün, içinde yaşama dair bir umut barındırmayan.

8.4K 846 384
                                    

Selam... yine ben. Eğer bu bölüm güzel tepkiler alırsam, diğer bölümü de yazmaya uçarım... çünkü, bölüm sonunda anlarsınız beni :)

iyi okumalar. 

(Yorum yapmayanlar yanlışlıkla angst fic okusun diyormuşum)



Bölüm 4: Bir hayat düşün, içinde yaşama dair bir umut barındırmayan.


"Ben eğilmem gündüzleri ama geceleri kanatırım kendimi."

Yorgun çapaklarımdan bana Delta'ya ait sözlerin tecellisi milim milim kıvrandırıyor, önüme konulan o ekmek parçası boğazımda bir taş olup inmiyordu aşağıya. Korku, daha büyük korkuları beraberinde getiriyordu. İnsan çaresizliğinde kaçacak bir delik bulmanın ne kadar büyük bir lütuf olduğunu ancak o zaman anlayabiliyordu. Çünkü ben ne bedenimi sakınabiliyordum bu duvarlardan ne de beni kıskacına almış ayıp dolu bakışların ağırlığından. Sadece eziyordu. Her nefesim beni eziyordu burada.

Zoraki lokmalar birden fazlasına dönüştüğünde, ismini bile bilmediğim ve genellikle sadece şimdilik kendisini bildiğim kadın huysuzca birkaç kaşık içilmiş çorbayı önümden aldı. İçmem için bir bardak su ile mavi ve pembe renkteki küçük hapları uzatarak verdi ellerime. Sorun çıkaran biri olmak istemediğimden, yanımda daha fazla rahatsız olmuşçasına kıvranan bedenine katlanmak istemediğimden hemen içtim ve gitmesini bekledim.

Elindeki tepsiyi almış, gidecekmiş gibi bir hamlede bulundu. Ancak gitmeyip kararsız duran yüzü biraz daha oyalandı yüzümde. "Duş alsanız iyi olur. Hem kötü kokuyorsunuz hem de korkunç görünüyorsunuz," dediğinde, utanarak eğdim başımı. "Temiz kıyafetlerim yok ve cesaret edemedim banyoyu kullanmaya," dedim sıkıntıyla nefes alıp verirken.

Mahcup yüzüm kadına tekrar baktığında orta halli kadının ilk defa rahatsız yüzü acıma göstererek bakmaya başlamıştı. Kararsızlıkla dudaklarını ısırdı. "Şu odada, sizin için de kıyafetler hazır. Tabi onların hepsi abiniz için seçilmişlerdi ama... Yaşanan olayları değiştiremeyiz." Dedi sonunda sanki bu durumdan rahatsız olacağımı düşünerek. Gözlerini açıp kapattı sıkıca. Sanki yanlış anlamamı ve umut beslememi istiyordu kendisinden.

"Sizin yaşınızda bir evladım var benim. Bu nedenle size bulunduğum tavsiyeyi yanlış anlamayın. Olan oldu artık. Sadece ayak uydurun. Yoksa sizi burada daha çok ezerler," dedi, belli belirsiz yumuşayan ifadelerimle ona baktım. "Beni sevmeleri için bir isteğim yok zaten. Teşekkür ederim."

"Buradan kurtulamayacağını anladığında, isteyeceksin."

Sanki bu yaşananlara daha öncesinde de şahit olmuş gibi yorumlayıp bıraktı olayları ve çekip gittiğinde, kendimi daha iyi hissediyordum. Bir de üzerimdeki kıyafetlerin cidden de berbat olduğunun da farkındaydım. Kurumuş kan lekelerim, kan ter içinde kaldığım için nemli duran terim ve göz yaşlarımın üstüme yapışmış haliyle, ben ilk defa kendimden uzak bir sefalete ve pisliğe bulanmıştım. Bunun aksini yapmıyordum, çünkü içten içe kendimi buna layık bulmaya başladım.

Yine de kötü koktuğumu yüzüme karşı söylemeleri, Delta'nın benden tiksinen gözlerinin sebebi olmak iyiye işaret olsa da içimdeki omeganın ağır bastığı ve kendimi bunca zamandır alıştırdığım titizliğime çok aykırıydı.

Belki haddimden fazla hadsizlik yaparak sahiplenmiş görünüyor olabilirdim yapıyor olduğumla. Ancak içine girip de kokumun solduğu bu yatağın çarşaflarını sökerken, meşgalesiz durmak daha fazla ıstırap duymama sebep olacaktı zaten. Onları aldım ellerime ve banyodaki kirli sepetinin içine attım. Mutlaka buralarda yedek çarşafların olacağını düşünüyordum. Bunun için o giysi odasına girmek zorunda kaldım.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin