Selam... nasılsınız? Ben daha iyiyim.
Bu bölüm güzel yorumlarınızı veya küfürlerinizi okumak isterim. Her neyse, uyumam gerektiğinden yazacak bir şeylerim olsa da yazamıyorum. Kendinize iyi bakın. Ben biraz gerildim ya....:(
(medyadaki şarkı, yazarken dinlediğim şarkı, siz dinlemeseniz de olur)
yorumcuklar az olursa, bir hafta yokmuşum :D
İyi okumalar.
...
"Kötülük insan ruhunu ele geçirdiğinde çok hızlı yol alıyordu."
...
Bölüm 21: Neden karanlık, neden hep sessiz? Neden hep çıkmaz bütün sokaklar.
Dakikalarca beni boşluğa bırakan ve boşlukla beraber kendi sessizliğimi takip ettim. O çoktan bu evin sınırlarından çekip gitmişti. Gitmeyen bendim. Bir anda bu evin bir çerçöpü hissedeceğim kadar yalnız ve kimsesiz olduğumu düşündüren bir gidişti bu. Öyleyse niçin ağzım bıçak açmıyor ve ben elimdeki poşeti sıkarken göz yaşı döküyordum. İhanete uğratılmış gibi hissediyordum ancak bunun aksini söylemek de benim gururumu incitecekti. Değişen bir şeyler muhakkak vardı. Hiçbir acı veya mutluluk ilk anda hissedildiği gibi olmazdı.
Buradaki acılarımı ne unutmuştum ama ne de o anda hissettiğim gibi yaşıyordum.
Değişen tek olmuş olanlar değildi, bendim.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisiyken, ben neden halen kalkamıyordum yerimden. Oysa Jennie odaya kadar pata küte gelirken, gözlerim hep orada dikili kalmış ayak izinin hayaline bakıyor ve çekemiyordum, hipnoz olmuş gibi. Açıkça söylemek istediğim çok şey vardı. Hiçbiri kavrulmuş bir duygunun sesi değil, bana yapıyor olduğu haksızlıktı. Beni burada tek başıma bırakmıştı. O da biliyordu ki bu evde beni ondan başka korumak ne isteyen vardı ne de canımı ondan daha az acıtacak biri. Ve ben, onun eşiydim.
Kurduna ait olduğu sözler bir yalan mıydı şimdi?
O kadar içim sıkılarak baktım ki odaya girerek beni çağıran Jennie'ye, boş ver dedim, bu duygu her ne ise o da gelip geçecekti içimden. En başından beri zihnimde Delta'nın bu kadar duraklıyor olması da normal değildi. Buna izin vermemeliyim diye kızarak kalktım ayağa ve benimle baş başa olacağı için mutlu olan Jennie'ye kocaman gülümsedim. Elimden ancak bu kadar büyük bir güç çıktı. Gülümsemiş olmanın gücü.
Fakat onunla selamlaştıktan sanki konuşmadan ikimizde gideceğimiz yönü bilerek bu odanın içinden çıktığımızda o yeniden konuşmak için pek hevesliydi. "Dün gece abimin yanına gidince ne oldu Jungkook," diye sorarken içimdeki sıkıntıyla boğuşuyordu. "Sanırım hiçbir şey olmadı. Olmayacak da."
Bu konu hakkında konuşmak istemeyerek ondan bir adım önde ilerlemeye çalışıyor ve odasının içine ondan önce giriyordum. Ama o hızlıca kapıyı ardından kapatarak içeriye girdiğinde, duymayı beklediği sözleri söylememiş olmamdan ötürü şaşkındı. "Neden? Kızdı mı sana?" diye sorup iç çekti. "Bende dönmeyince, iyisiniz sandım. Bir de özellikle beni arayıp, şehir dışına çıkması gerektiğini, bu yüzden de dönene kadar seninle ilgilenmemi ve yalnız bırakmam gerektiğini söyleyince heveslenmiştim. Sana karşı ilgisi var diye. Senin için endişeleniyor diye. Çünkü, anlarsın ya, hiç onluk hareketler değil."
Bana bakıcılık yapmanı istemiştir, dedim içimden. Ancak bunun yerine, her şeyin gözümde olanıyla bu cümleleri kullanmıştım. "Sadece eşi olduğumdan dolayı kurduma az da olsa saygı gösteriyordu. Sen bunu çok yanlış anlamışsın," dedim ve şakalarımda dolan ağrıyı defetmek istercesine bastırdım parmaklarımı. Şimdi gözlerimi her kapadığımda öpücüğü değil, gidişi duruyordu. Bu felaket bir göğüs ağrısıydı benim için. Özellikle kırıldığımı belli etmemek için bunca kırgınlıklar yaşıyorken üstelik. "Ama meğerse o da yokmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...