31. İğne atsan yere düşmez tenhalarım var benim kalbimde.

8K 833 864
                                    

Selamlar olsun, ben geldim. İki gündür yokum, özlediniz mi? Ayrıca kimler beni bekledi?

O kadar uzun bölüm yazdım ki, yani buna bakın az yorum gelirse, ben iptal, ben yok, siz zort :))

(evet tehditler edildi) (fav şarkılarımı koyuyorum, dinleyin br)

İyi okumalar.


...

"Ya geçmişi düşünüp endişeleniyorum ya da geleceği romantik gözlerle bakıyorum; hiç şaşırtıcı değil, yaşadığımı hissedememem... gerçek olan anın içinde kalmayı bilemiyorken..."

...


Bölüm 31: İğne atsan yere düşmez tenhalarım var benim kalbimde.

Ezici dudaklarının dudaklarımın üzerinde duruşuna izin vermiş olmanın çelişkisiyle karşılık verdiğimde, kalbim beni olduğu tenhalarda çekiyordu. Başımdan vuruyor, çek kendini geriye diye. Ama bunu yapamıyordum. Kontrolümün dışında güçsüzleşiyordum. O dudaklarımı böylesine ağır ve uyuşturacak kadar derince öperken, zayıf soluklarımı kendi soluklarını böylesine karıştırırken. Üst dudağını ısırdım dayanamayarak. Ellerim onun alt dudağımı ısırmasıyla inlememe sebep olduğunda kapalı gözlerime rağmen bu sesimden dolayı delirdiğini hissettim. Sıcak dilinin daha fazlasını isteyerek saçlarımda duran parmaklarını daha fazla kendisine yaslarken, burnum onun burnunun yanında soluklanıyordu.

Adım adım beni ileriye taşıyordu.

Beni köşeye sıkıştırdığını çok iyi bilerek. Bana ne yaptığını biliyordu. Bu dokunuşlara ne kadar yabancı ve savunmasız kaldığımı biliyordu. Sırtımı duvarda bulurken, teninin bana geçen sıcaklığının tam tersi bir şekilde yasladım kendimi ona.

Nefes nefeseydim ve alnını alnımın üzerine yaslamıştı. Bacağımın arasında uyluklarıma baskı yapan bacağının hissi, ellerinin biri belimi kavramış ve bir diğeri ise arkamdaki duvara sabitlenmişti. Beni kendi bedenin arasında görünmez yapmıştı. Şimdi kaçtığım gözlerine bakıyordum. Tamamen kendiydi. Mavi irisleri benimleydi. Canlı ve yoğun. Dudakları parlak ve kızarıktı. Solukları hızlı ve tekrar dudaklarımı kendi nefesiyle harcatmak istiyordu.

Ama ben üst üste yutkunurken, içimde dolanan bu arzuyu çözemiyordum. Kendimdeydim ve buna izin veriyordum. Kanım deli gibi tüm nabzımı çarpıtıyordu. Kollarım ve bacaklarım güçsüzleşti. Beni bir öpücük ile nasıl bu hale getirirdi? Buna nasıl bu kadar kolay izin verirdim derken, çattığım kaşlarımın farkında vararak kafasını kaldırarak alnıma öpücük bıraktı. O ıslak dudaklarını yavaşça sağ yanağımdan çehreme kadar gezdirirken, ürperiyordum. Dudaklarıma da değsin diye can çekişiyordum. Belimi okşuyordu, kazağımın altından süzülen uzun parmakları tüm belimi avucunda kıstırabilirmiş gibiydi.

"Karşında nasıl savunmasız kalmaya başladığım konusunda en ufak fikrin yok senin," dediğinde o derin sesi boynumdaydı. Orayı öptü. Etimi dudaklarına kıstırarak içine çektiğinde, başımı geriye, duvara yasladım. Yutkunuyordum boylu boyunca. Bunu bilirken, tekrar yutkunduğumda tam olarak âdem elmamın üzerinde durdu dudakları. İç çekerek öptü. "Dudaklarımla yakacak olabilseydim birini, o senin bedenin olurdu."

O zehirli şehvetli sözler zihnimi bulandırıyordu. Takımının uçlarını tutarken göğsümün derince alıp verdiği soluklarından ötürü onun göğsüne çarpıyordu. "Sen belki de sadece beni arzuluyorsundur," dediğimde, hoşlanmadı bu sözlerimden. Dudaklarımı öptü. Karşılık vermemi beklemeden. Derin ve ıslak. Sesli ve yitirici. Çünkü çatık kaşları yüzüme uzunca bakarken, "Ben seni uzun zamandır arzuluyorum, bu hissettiğimin sadece arzudan ibaret olmadığını da biliyorum Jungkook."

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin