Selamlarr.... kimler geleceğimi biliyordu bakalım?
Bu bölüm için heyecanlıyım, en çok yorum buna gelmezse... ben bir hafta yokum. Depresyona giriyorum çünkü.
(yazım hatalarım varsa da kusura bakmayın, ben hiç yazdıklarımı okuyup düzelten biri değilim, sonra kendim görürsem anca öyle)
neyseeee, iyi okumalar ballar.
...
"Affetmek öfkenin zararından, nefretin bedelinden ve ruhları yıkımdan kurtarır."
...
Bölüm 33: Ben hiç çocuk olmadım, ben hiç aslında hiç sevilmedim, yine de hep kurtarılmayı bekledim.
"Beni kendine çaresiz bırakıyorsun omegam."
Söz ayasından düşen dilinin içimde kirlice itiraflara, katlanılması zor olan bu bağın güçlenmesine sebep olurken, erken diye direttiğim kendimi onun kollarından silkeleyerek çıkarmaya çalışmak öylesine güç bir hale gelmişti ki hasrete yenik düşmüş dudaklarım o sevgiyi usulca işliyor olduğu dudaklarından varmışçasına öptüm. Korkak, çekingen, bastırılamaya çalışan herhangi biri. Eminim o da farkında değildi, kalbimdeki yaraları kanatıyordu. Benim arzuhalle sürülü sevgiyi, o bana biraz olsa değer verdi diye apaçık ediyordum. Keşke, sağlam bacaklarımın kadri onu gördüğü anda zangırdamayı kesebilselerdi ve ben kendime verdiğim sözleri onun öpücükleriyle bir yutmak zorunda kalmış olmasaydım.
Ama çabaladım, soluklarımı kalbime eş değer kıldığım vakit.
Güçsüzleşen başım onun göğsüne düştü. Sırtıma çıkardı belimde duran parmaklarını. Yavaşça okşuyordu. Kurdumun eşinden görmüş olduğu bu sıcaklıktan ötürü kendisini güvende hissediyordu. İliklerine kadar onun kokusuna bulanmıştım. Bu gözlerimi yaşartıyordu. İçine düştüğüm bu çukurda, beni en çok yakacak olana yaklaşıyor, ondan medet umuyordum zannımca.
O zaman ikimizden de ses çıkmaması iyi bir şeydi. Bu en azından sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldığım ilk adımdan ötürü kızarmama izin vermiyordu. Çünkü saklamıştım. Kalbinin üzerinde duran başım onun sert kalp atışlarına eşlik ediyordu. Benimkiler de öyleydi. Benimkinin onu hissettiğim gibi hissetmemesini dilerdim.
Ne kadar istesem de kollarında mayışmış, uykumu getirmişti kollarının sıcaklığı. Kokusu, beni rahatlatmak için aynı rotadan sapmayan sahiplenici parmakları.
"Uykun mu geldi," diye sordu sessizce. Beni rahatlatmıştı, isteyerek. Feci şekilde kendimi utanırken bulmuşken sesimin beni ele vermesinden korktuğumdan sadece göğsünde dinlenen başımı sürttüm ve onayladım onu. Saçlarımın üzerinden bir öpücük bıraktığında iç çektim. Bunlar benim hep eşimle olmasını istediğim hayallerimdi ve o öylece bana yaparken, beni nasıl burktuğundan veya heyecanlandırdığından haberi yoktu. İçimde nasıl da olmaması gereken yasak bir duyguyla boğuşmak zorunda kaldığımdan.
"Akşam yemeği vakti geldi, aç olmalısın. Uyursan... seninle yemek yiyememem." Dediğinde, isterdim ki beni beklemesini ve öylece beraber yemek yemeyi teklif etmesini. Bunun beklentisine girmiş olmanın kaş çatıklığını yaşadım. Neden buna alınmışım gibi içimde bir sancı vardı, kafamı kaldırırken ondan uzaklaşırsam kendimi toparlayacağımı düşündüm. "Sorun değil, çok da aç değilim zaten." Dedim, çünkü her ne kadar olursa olsun aşağıda duran kurtlar sofrasına inmek istemiyordum. Bir taneyken şimdi üç kişinin iğrenç kişilikleriyle çarpışmak zorunda kalacaktım.
Yüzümü bu durum için astığımın farkında bile değildim.
"Jungkook, belinin inceliği her ne kadar hoş olsa da emin ol bana bu sağlıklı bir zayıflık değil." Diyordu, kızmaktan ziyade küçük bir çocuğa verilecek uyarıcı öğütler gibi. "Öğünlerini ara sıra atlattığının da farkındayım. Öncesinde buna sebep olduğum için özür dilerim. Şimdi sana kaybettiğin her şeyi geri vermeyi inan bana çok istiyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmesem de daha öncesinde de dediğim gibi, ancak sen izin verdiği sürece sana o denli yakın olabilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...