Selam...
(medyaya bıraktığım şarkı, bence ficin ana şarkısı gibi, sözlerine mutlaka bakın)
Yorumlarınız öyle azaldı ki... bu beni üzdü. Ne yani haftada en az beş bölüm yerine bir bölüm mü atayım, ona göre yarın bölüm atmayacağım.
İyi okumalar.
...
"Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru, insanlara karşı kendini koru!"
...
Bölüm 29: Bir ince pusudayım, yolumun üstü engerek.
Beni pusuda avlayan gözlerine, mayhoş bırakılmış sakin gözlerimle bakarken aslında içimde bu duruma dair köpüren, hayret eden ne diyeceğini veya ne düşüneceğini bilmeyen ve bu işin sonunun nereye gittiğini göremeyen biri vardı. O biri olarak yutkunarak gözlerimi çektim ve onun boş duran çarşaflarının arasındaki yerine baktım. Aslında bir şey demesini, beni izlerken yakalamış olmasının onda bir utanç duygusunu yaratmasını beklerdim. Ya da ben bir maksat bulamadan bir ses çıkarmasını. Fakat dünden beri anladığım şey, o dürüsttü ve ne düşünüyorsa söylemekten çekinmiyordu. Benim aksime.
Düşündüğüm gibi davrandı, ses çıkarma konusunda.
Boğazını temizleyerek, "Günaydın," dediğinde, aynı şekilde bende o sabahın getirisi olan kalınlaşmaya meyledilmiş sesimle, "Günaydın," diye mırıldandım. O sırada bunu daha önce aramızda geçmeyen bir diyalog olduğundan durum sandığımdan garip bir noktaya varıyordu benim için.
O gidince kalkmayı istiyordum yataktan. Açıkçası dün geceki ağır duyguların ve olayların tahribatı halen bendeydi. Bu nedenle sessizce durmam, onun huzursuz bir şekilde olduğu yerde durmasından ötürü ona bakmam gerektiğini düşündürttü. Ve baktım. Gözlerimle buluşan mavi ölüm çukurları gergince üzerimden uzaklaştığında, eli ensesinde dolandı. Uyuşuk sesi, "Kahvaltıya ineceğim," diyor ve asılı kalacakmış gibi duran cümlelerinde telaş yatıyordu, emir kipinin altında yatan bir telaş. "Benimle kahvaltıya in."
Sanırım benimle cidden ilgilenmek ve yakın olmak istiyordu.
Lakin bu istek benim içimde yoktu ona karşı. Gözlerimde ona karşı kirli bir nefret vardı, geçmişten kalan. Bunca zaman doyurduğum gözyaşlarımın ahı da vardı üzerimde, onu sadece ilgiyle süzülmüş gözleri hatırına yok sayacak hiç değildim.
Bu nedenledir ki; "İştahım yok," diyerek kestirip attım ve artık karşısında uzanır halde yatıyor olmaktan rahatsız olarak toparlanıp ayaklarımı yere bıraktım. Oturur haldeydim. Ve o kendi ayaklarımı izlerken, "Rica ediyorum," diye ısrar edince, sırtım gerildi ve ona dehşet içinde baktım. Bu hali, çok anormaldi? Ürpertici, eğrelti ve eğri. Kısacası bu hali, fazla sakıncalıydı.
Sanırım dün insanlık namına sunacağım yaklaşım ve öğretici sevgi durumunu samimi bir şekilde ciddiye almıştı. Felaket bir garipliği vardı, gözleri ise bu konuda beklentiyle bakıyor, çatık kaşlarını sürekli normal durması için çabalıyordu.
Tutamadım kendimi. "Bu sende çok ama çok tuhaf duruyor," diye mırıldandım. Sonrasında içimde yankı bulan sesi farkında olmadan dudaklarımla ortaya çıkardım. "Eskisinden daha korkunçsun," diyerek. Bundan pişman olmuştum. İyileşmek ve denemek isteyen birini baltalamak olur diye. Her halükârda onun hasta, kontrolsüz ve nefret dolu tavırlarını yine çekecek olan bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...