32. Yüreğini isterim ya adam gibi ya da çek git.

6.3K 808 771
                                    

Selamlar olsun ben geldim... bakınız ben bu bölümleri uzatmaya başladım. of...

Bol yorumcuklarınız olsun, ballar.

(medyadaki şarkı çocukluğum ve bu fice çok yakıştı, dinleyin sözler, şarkı taeyi, başındaki şiir jk gibi)

İyi okumalar. :)


...

"Kıskanmak bir ölçüt değil, 'Seni seven kıskanır,' yorumu doğru değil. Seven değil, sahip olmak isteyen kıskanır. Sevmek... sahip olmak... Çok farklı şeyler."

...


Bölüm 32: Yüreğini isterim ya adam gibi ya da çek git.

"Hoş geldiniz. Ben Taehyung'un eşiyim. Jungkook. Adım veya varlığım şey değil kısaca."

Bu kullanmış olduğum sözler onların arasında dikkat çekici bir hal uyandırdığından, ilk önce sözleri söyleyen bana iğneleyici bakışlar atıldı her bir taraftan. Vermiş olduğum cevaptan dolayı mutlu olan tek kişi Jennie görünüyordu. Yüzlerine dik dik bakıyor olmama bıyık altından gülümsediler, halası olan kadın dudaklarını eğdi. "İşin yaş senin bu çocukla," dedi, Taehyung'un annesine dönerek. "Havası Kaf dağından görünüyor. Yüzsüz yüzsüz. Biz seni böyle mi eğittik gelin hanım."

Annesi o kadar gerildi ki mahcup olmuş bir şekilde kafasını eğmişti. Çenesini sıkıyor, bakışlarının altından duyduklarının etkisiyle bana ters bir bakış yollamayı ihmal etmiyordu. "Terbiyeye ihtiyacı olduğunu biliyorum. Ama sizin bana öğrettiklerinizi yapmış olmanıza rağmen pes etmiyor." Dediğinde, karşındaki kadın homurdanıp benim yüzümü inceledi sırıtarak.

"Senden de çetin ve arsız desene," dedi keyiflenircesine. "Boşuna dememişler gelin de kaynana toprağından yaratılır diye. Sende zamanında abime kancayı taktığında kurtaramamıştık onu senden. Belli ki Taehyung oğlumu da bundan kurtaramayacağız."

Söyledikleri o kadar sinir bozucu ve aşağılık şeylerdi ki, kadının o ukala duran çok bilmiş yüzüne irdeleyerek bakıyor ve ağzım açık söylemiş olduklarını bir nebze olsa sindirmeye çalışıyordum. Duyduklarım biraz aile sırlarını da içerse de beni rahatsız eden nokta bu duruma benzetilmiş olmaktı.

Evin halası olan kadın, olduğu yerde durmaktan çok sıkılarak önünde duran beni iteklemiş, "Çekil şuradan, aval aval durma karşımda," diye sinirlice homurdanmıştı. Bunların aile genlerinde hep böyle asabiyet, sinir ve uyuzluk mu yatardı? Ya da iki yüzlülük mü demeliydim? Keza sadece susarak beni fark ettiği andan beri sessizce izleyen kızına dönerek, o az önceki kaba sesin haricinde daha sıcak bir şekilde konuşarak kızını salona geçmek için harekete geçiriyordu. "Gel kızım, huyundan bulaşmasın. Havası kirlenmiş buranın."

Onların bu gamsızca duran ilerleyişlerine durup da tek bir kelime etmeyişime çok içerlemiştim. Jennie dudaklarını ısırıyordu. Onu yanına çağıran Eun denen kızdan ötürü oflayarak peşlerine takılıyordu. Oysa içimde sözler birikiyordu. En az benim kadar nefret etmişti bu ortamın içinde bulunmaktan. Söylene söylene gözlerini devirerek yanından geçiyor ve beni annesiyle baş başa bırakıyordu.

Halbuki insan bu sözler karşısında, bu sözleri söyleyen yürekler karşısında en fazla ne diyebilirdi ki? Bunun muharebesi ile cebelleşiyordum aklımda. Tek kalmış olmamı, neden aynı yerde durduğumu sorgulamıyordum o sırada.

Annesi birdenbire kol dirseklerimden sıkıca tuttu. Gözleri beni parçalayacakmış gibi parıldıyorlardı. "Bir kere de şu ayağıma taş olup karşımda durmasan. Bu ailede yerin yok zaten. Git odanda ne bok yiyorsan ye."

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin