SELAMMM... BEN GELDİM? KİMLER BURADA :)
Bu bölüme oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın, desteklerinizi bekliyorum.
İyi okumalar ballarım, sakin okuyun.
...
"İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez... Ağlamak ise ne güçsüzlük belirtisiydi ne de güç belirtisi. Sadece insan olmanın getirisiydi."
...
Bölüm 24: Çaresiz, içimdeki çocuk bir günah gibi hep suçlu. Senin halen ellerin soğuk, içimde büyüyen umutlar var ama olsun.
İnsan denilen varlığın bin bir yüzüyle karşılaşıyordu. O yüzdür ki bana ecel terleri döktürüyordu. Bakıyorum ama göremiyordum da. Bazen insanın gerçekten içi yoruluyordu. Bunca hoyratlık, bunca kan, bunca hunharlık, bunca yalan dolan, iftira, ruhlarımızda iz bırakmadan mı geçip gidiyor sanıyorlardı? Yorgundum, iz ve iftira dolu gözlerim korkuyla sıçrıyordu.
Çünkü Delta'nın bakışlarının tutsağı bendim artık.
Bana bakıyordu, eğer bakışlar bende bir anlam bulsaydı bilirdim ki anlamı şu olacaktı. Hayal kırklığı, öfke, hesap sorma, gurur ve şaşkınlık. Her biriyle bakarken aslında ben her biriyle cevap vererek baktım ve eğdim başımı. O zehir zemberek sözlerin içinde ben sadece kardeşimin taşındığı resimlerin hesabını vermeliydim.
"Bu doğru mu?" diye soran Delta'nın baskınlığı, düşmüş çenemi kaldırmaya bile yetmiyordu. Gözlerim acıyla kavruluyordu. Şimdi ben ağzımdan ne kaçırmalıydım? Kardeşini bile acımadan bir kurşun sıkabilen bir adama, ben kendi kardeşimin adını kullanarak nasıl ses vermeliydim. Doğru dersem ne değişecekti, onun bana bir güveni yok iken biz nasıl bir adım ileriye gidecektik. "Sana sorduğumda bana bir cevap ver!"
Karşısında küçücüktüm ve o beni olduğum yerden sarsmaya gelmişti. Kollarımdan tuttuğunda, kendisine bakmam için zorluyordu. Ona dolan gözlerimle bakıyordum ve sanki ona her baktığımda gözlerimden yaş akmalılarmış gibi bir tepki doğuyordu. "Doğru değil diyemem Delta, ama yanlış demekte sonunda yine yanlışa götürür beni. Ama bil ki ben kimseye yalvarmadım kaçmak için. Çünkü senden kaçamayacağımı biliyorum."
Acı iniltiler eşliğinde onun gözlerine baktım. Beni dinler gibiydi. Yeminlerim olsun eğer o kaşlarından biri biraz olsun çatıldığı yerden geriye kaçsa, içimi yakan mavilikleri biraz olsa geriye kaçınsa, beni anladı derdim. Hayır, onun zedelenmiş gururuna tokattı bu ortalığa çıkan. Sakladıklarımla, olmayan itibarımı ihanetle karalatan.
Dişlerini sıktı. Gözlerimin önünde biraz daha zorlasa kıracak sandım onları. Bir şey için sıkıyordu kendini. Belki de kollarımdaki baskısının artarak ve daha sonrasında yok olması da bunun gerçeğiydi. Bana zarar mı vermek istedi yoksa zarar vermedi diye bu hınç dolu tavrı sergiledi, bilemiyordum. Tek bildiğim, ayakta duran annesinin eğik dudaklarının, burnundan soluyan havanın içinde bile beni yok etmek istediğiydi. Keza yerden sekerek kalkan Namjoon, acı ile buruşan yüzünü benim gözlerime diktiğinde, sanki aynı enkazı bende de görme telaşındaydı. Özellikle yüzü halen bana dönük olan Delta'yı kendisine çekecek bir yön bulduğunda.
"Taehyung," dediğinde, Delta bakışlarıyla beni ezip biçtiği ve soru işaretleri bıraktığı yüzünü çekmişti benden. Ama keşke hep bana baksa ve gerçeği benim de onun yüzünden izlememe izin verseydi dedim içimden. Çünkü ben ona aslında buradaki en dürüst kişiydim. Arkasını bana döndüğünde, o görmediği yalana baktı ve ben onun yüzünü göremediğim için ne düşündüğünü de anlayamıyordum. "Beni dinle kardeşim. Beni tanıyorsun, eğer ondan bir yeşil ışık almasam ve senin onu gerçekten eşin olarak kabul ettiğini bilsem yaklaşır mıydım ona? Bir düşün. Daha öncesinde sana karşı bir hata yaptığımı söyleyemezsin. Gözünde biz onun kadar mı değerli değiliz," dedi, kırılmış sesinin gerçekliği ile şaşkınca bakıyordum ben bu adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...