Selam ballarım, bugünle birlikte bu kurguyu yazmaya başlayalı tam bir ay oldu. 45k için teşekkür ederim... ve gerçekten, bu kadar ilginiz olmasa bu kazar hızlı ilerlemiyor olacağım da gerçek.
Şimdi çıkarın pamuk ellerinizi cepten, yorumcuklar bırakın :)
İyi okumalar.
...
"... insanın bir elini candan tutuşu, bir kardeş deyişi vardı ki dünyanın tekmil sevgisi bu adamın yüreğinde cem olmuş sanırdın. Bir kardeş derdi ki, ağzından bin kardeş sözcüğü çıkardı."
...
Bölüm 27: Beni alıp tekrar karnına soksan bile anne, koruyamazsın artık bu dünyanın kötülüğünden.
Yüzündeki manasız tebessümler, geleceğe birer yatırım gibi duran yumuşak bakışlar gerçekti. Ancak abisiyle ilgili her cümle buz kestiriyordu tenimi. Bu nedenle göz ardı ediyordum Delta ile ilgili cümlelerini. Çünkü benim yüreğimdeki yaraları saracak tek bir şey vardı, o da kardeşim. Şimdi öyle çok telaşlıydım ki nefes aldığımı hissettim. Fakat durdum ve baştan aşağı kendime baktım. Daha çok ağlamak istedim. Ben onun karşısına nasıl böyle çıkabilirdim ki? Onun üzüldüğünü görürsem sevinç bana ne uğrar ki?
"Ama Jimin beni böyle görürse çok üzülür Jennie." Diyerek beni anlamasını umduğum gözlerine baktım. Yüzündeki masumane gevşeklik dudaklarının sarkmasına sebep oldu. "Kardeşini böyle görürse çok üzülür ve ben daha çok üzülürüm. Sarılırken yüreğimin yarasını hissederse ben sarılamam ki ona. Canı yanar. Ve... ve ben onu aylardır görmüyorum. Onsuzken ne kadar perişan olduğumu bilmesin. Bilirse, kötü olur her şey. Tanıyorum onu."
Saçlarımı okşadı usulca. "Bende artık seni artık tanıyorum. Bu yüzden hazırlıklı geldim Jungkook. Endişelenme." Diyerek benim umutlanan gözlerime bakıyordu ve benim bu mucizem diyeceğim olay karşısında, ağzımı açamıyordum. Çok dua ediyordum, lütfen bu aldatmaca olmasın, bu dünyada iyilik biraz da kalmış olsun.
Elimden tuttu ve beni odadaki banyoya sürükledi. Poşeti bana uzattı. "Hadi ama Jungkook, acele et. Ben bile heyecanlandım. Senin adına en azından." Benim sesime vuramadığımdan daha çok dışa vurarak konuşuyordu. Yanakları al aldı ve ben, bunca zaman sonra insanlığa karışıyor olmanın tuhaf yönünü görürmüş gibi onun yakınlığını inceledim. Sonrasında sertçe yutkundum ve kafamı sallayarak bana getirdiği kıyafetleri kapattığım kapının ardından giyinmeye çalıştım.
Üzerimdeki kırık beyaz renkteki kumaş pantolon ile kazağa bakıyordum. Az önceki hastane kıyafetlerinden sonra garip hissettim kendimi. Yumuşaklardı ve tüm kusurlarımı gizliyordu, yüzüme çökmüş olan yaşamsızlık dışında. Yine de bakmadım aynaya. İçimden gelmedi. Çekindim ve sadece giyindiklerimle beni bekleyen Jennie'nin yanına gittim. Yüzünde bundan memnun olduğunu gösteren hoş ifadeler vardı.
"Yüzünü canlandırsak olur mu? Tabi sende istersen..." bu durumu memnuniyetle kabul ettim. Uzun tutmadı. Acele ediyor, sadece solgun yüzüm ve çatlak dudaklarıma renk veriyordu. Ona ayak uydurdum. Hiç konuşmak gelmiyordu içimden. Sanırım kelimeleri uzun zamandır sadece kalbimdeki acıyı susturmak için zihnimde kullandığımdan, şimdi nasıl kolayca konuşulur bilmiyordum. Belki de sebeplerden biridir, bana her sabah içirdikleri şu ilaç zımbırtısı şeyleri.
"Kısa sürede gideriz değil mi?" diye sordum odadan çıkarken. Ama daha önce hiç bu odadan çıkmadığımdan onun yönlendirmelerini takip ediyor, garip duran bu düzenlemede kaldığım yerin psikiyatri servisi olması iç çekmeme sebep oluyordu. "Evet, zaten Choi hyung bize eşlik edecek. O çok iyi bir sürücü. Kısa sürede gideriz yani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...