26. Şehirler yandı çığlık çığlığa, ben acıyı tattım, kanına karıştım.

7.8K 852 482
                                    

Selammm... kimler burada bakalım?

(yb bildirimi niye gitmiyooo)

Medyadaki şarkıyı dinleyin, sözleri anlayana çok şey ifade eder :) bilin istedim.

İyi okumalar.

İyi okumalar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





....

"... Nasıl bir hastalık ilk başta belirtilerini göstermiyorsa, bir insan kalbinin çöküşü de onu gözle görülür hale getiren olay olmadan önce başlamış, olayla da görünür bir hale gelmiştir. Ruh, dış etkenlerden etkilenmeden önce kader, kurbanın zihninde ve kanında akmaya başlamıştır bile. Kendini bilmek kendini savunmak demektir ama bu kişi için genelde nafile bir savunmadır."

....


Bölüm 26: Şehirler yandı çığlık çığlığa, ben acıyı tattım, kanına karıştım.

Her abartının altında bir eksiklik vardır. Tasladığının tam zıddıdır insan; aşırı mutluluğu acılarının, aşırı güçlülüğü zayıflığının, aşırı gösterişi yoksunluğunun maskesidir. Olanın ispata ihtiyacı yoktur.

Yalnızca içimde, derinlerde bir yerde, sivri bir iğnenin çocukluğumun bütün güzelliklerini ve hayallerini delip parçaladığını, sakatlığımı çırılçıplak, saklanamayacak bir gerçek haline getirip beni bu gerçekten kaçamayacak kadar güçsüzleştirdiğini hissediyordum.

Gözlerimdeki yaşlar, umutsuzluğun tuzlu denizlerinde kayboluyor. Her bir damla, içimdeki acıları yansıtıyor ve yüreğimi paramparça ediyordu. İçimdeki kırık parçaları bir araya getirmeye çalışsam da her defasında daha da dağılıyorlardı. İçimdeki duran yaralar, zamanla iyileşmeyen derin çizikler gibi kalıyor. Hayatın acı dolu gerçekleri, beni sürekli olarak sarsıyor. Kayıp, hayal kırıklığı ve yalnızlık, ruhumu sarıp sarmalıyor. İçimdeki karanlık, güneşin ışığını engelleyerek beni gölgelerin içine hapsetmiş gibi hissettiriyor.

Her adımda, içimdeki acılarla yüzleşmek zorunda kalıyorum. Ruhumun derinliklerine geçmişin hayaletleri dolaşıyor. Her hatıra, içimdeki yaraları tekrar kanatıyor ve beni geçmişin acılarına sürüklüyor. İçimdeki fırtınalar, sessizce ruhumu parçalıyor ve beni umutsuzluğun karanlık kuyularına çekiyor.

Karanlıktan çıkagelerek yabancısı olduğum bu dünyada halen nefes almanın utancını yaşıyordum. Yaşıyordum, çünkü hissediyordum. Bileklerimdeki sızıyı, bacaklarımla kollarıma sarılan deri kayışın bağlandığı yerin tenimde bıraktığı sızıdan. Bedenim pul pul dökülüyordu ve ben, her içime çektiğim nefesle yüreğimi ikiye ayıran bu tutsaklığın esiriydim. Sanki gözlerimi oracıkta açacak olsam ihanetimle yüzleşecektim. Yüzleşmeye yüz bulamadığımdan titreyen kirpiklerimi tamamen açmak için oynatamadım. Birileri gelip geçti, onları duymazdan geldim. Sonrasında düşlerle rüyalar arasında öldüm ve dirildim.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin