Huhuhuhu ben geldim ballar... özlendik mi bakalım?
Hadi ivmemizi yine bulalım. Eğer bu bölüm çooook yorum alırsam, fici sizin isteğiniz üzerine az daha uzatabilirim. Yoksa 50 de final yapacağım çünkü...
İyi okumalar :)
.
"Sevgi bazı şeyleri kurban etmeyi gerektirir. Kurban da kansız olmaz."
.
Bölüm 47: Hapsoldum yaralarıma, çıkışlar hep kapanmış, ruhum dar sokaklarda.
Gözlerimde sicim sicim karanlık dünyaların sadece var ediyormuş gibi etrafıma bakıyordum. Buz gibi bir karanlık vardı. Belki halen rüyadaydım diye teskin ediyordum. Ama elimi kalbimin üzerine bırakırken bu çarpıntı hakikatin en hakikatli olanıydı. Çünkü orada halen keskin bir acı yatıyordu. Dudaklarımın firar eden nefesleri arasında gözlerimi yoran karanlığa çekinerek bakmayı sürdürdüm. Uzandığım ranzanın demirleri sırtıma batıyordu. Buna dayanamadım. Korkuyla karışık bir pencerenin dahil bulunmadığı dört duvar arasında anlamaya çalışıyordum.
Neredeydim, neden buradaydım, ne zamandır buradaydım ve en önemlisi benim burada olmama sebep olan o aşağılık kişi de kimdi?
Bu soruların cevabı elbette olacaktı. Olduğum yerde usulca durmak ve korkumun yüreğimde beni kahredecek şekilde ilerlemesi yerine, sağ duyulu olmak için çaresizlikten kıvranan dudaklarımın büzüşmemesi için sıktım kendimi. Hayır, ağlamak belki duygularımı rahatlatacaktı ancak beni olduğumdan daha fazla yıpratmak dışında bir işe de yaramayacaklardı.
Bu nedenle halen uzanmış olduğum bedenimi toparlayarak gözlerimde patlayan bu karanlığın içinde kendi kalp atışlarımı çok net duyabiliyordum. Sakinleşmek için aldığım derin nefeslerin sızıntısında burun deliklerimin içini küf kokusu sarıyordu. Bu midemin burkulmasına sebep oldu. Sol kolumun iç dirseğinde bir şişlik de hissediyordum. Parmak uçlarımı oraya değdirdiğimde acıyla tıslayarak geriye çektim. En son orada duran bir serum vardı. Düşünmek istemedim bu hale gelene kadar başımdan neler geçtiğini. Son zamanlarda bildiğim şeyler canımı yakıyordu.
Taehyung'un bana duyduğu aşklarının itirafı dışında güzel olabilecek pek bir bilgimde yoktu.
Ama kaskatı bacaklarım ne zaman soğuk yere kavuştu, ben o zaman burada bir lambanın olduğunu keşfettim. Cızırdıyor gibi bir ses çıkarıyordu. Eski taşlar, bir tane klozet, lavabo, yatak, minderi eski ve inceydi. Yıpranmış görünüyordu. Üzerinde belli belirsiz koyu renkler vardı. Yaklaştığımda bunun kurumuş kan olduğunu gördüm. Kenarda kırık iki raf vardı. Üstünde sadece bir siyah bir eşofman vardı. Yatağın üzerindeki kirli, sarı ve solgun yeşil battaniyeden çok daha temiz ve yeni duruyordu. Onun yanında bir tane de poşet vardı. Onunla ilgilenmeden bakışlarımla bu dört duvarın içinde sıkışık kaldığım yeri ve nerede olduğuma dair bir çözüme kavuşturmaya çalışıyordum. Duvarların taşlarının bazıları oyulmuş ya da kırılmaya çalışılmıştı. Karşımdaki demir kapının altı karanlıktı. Kapının ağzına gittim ve kulağımı yasladım.
Ama duyabildiğim sadece buranın soğuğuyla içime işleyen sıcak nefesimin buhar yapışıydı.
Bundan ötesi yoktu. Tek hücreli bir hapishaneydi. Ama sanki seneler öncesinde terk edilmişti.
Yüreğime su serpmeye çalıştım. Taehyung iyi olacaktı. Evet, kendine gelmek üzereydi. O, beni buraya kapatan kişiyi bulacak ve beni kurtaracaktı. Ve ben ilk kez hiç ses etmeyeceğim onun yine birilerinin canını çok feci acıtacakları için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...