36. Beni vurup yerde bırakma, içim dağıldı da ben diyemedim ya.

6.7K 770 786
                                    

Selamlar olsun size ballar... bu bölüm ay, neyse :) Kimler burada bakalım? Uyumayan gececi tayfam nerede benim??

Yine çokçokçooook yorum yapın, feelsden ölmeyin de ayrıca, arada durun nefes alın. Nefesinizi kesicem bir yerde zaten ben sizin dnacjbdlskşlc okuyunca anlık gelen farkındalık bulacak sizi nasıl olsa

iyi okumalar :)



...

"Karşılığını bulamadığım bütün sözleri söyleyenlerin hepsi ölmeden rahat edemem, anlıyor musunuz? Yoksa, bütün bu acılıkları ömrüm boyunca içimde taşırım."

...


Bölüm 36: Beni vurup yerde bırakma, içim dağıldı da ben diyemedim ya.

"Kimse anlamıyor beni. Benim omegamdan başkasına dokunamadığımı. Omegamdan başkasının kokusuyla yanmadığımı."

Belki de bu duyulmuş gerçek, benim az öncesinde şahit olduğum sözlerin varlığı kadar iştah kabartıcı ya da değil. Ama o kollarıyla beni kendi bedeninin meskeninde kundaklarken, cayır cayırdı dudakları. Boynumda asılan dokunuşları. Ne zaman nefes almaya cüret edecek olsam sanki bundan yüz bularak beni daha derinlerime işletecek olan o kabuksuz sözleriyle tarayacaktı. Keza içine çekerek kokladığında beni, sessizliğimi bozacak bir yemin misali atıyordu kalbimin atışları.

Gözlerimi kapatmayı, onun kokusunun verdiği ağırlığa teslim olmayı ne çok istedim. Bunun mücadelesini vermeye çalışmak çok yorucuydu o sırada. Bilhassa, boynumda duran dolgun dudakları, etimi sakince sıkıştırırken. O yumuşak ve ıslak ses zihnimin kirli satırlarını ele geçirdi. Yutkunmadan çok kısa bir süre önce, "O kadar güzelsin ki..." diye mırıldandı. Ama bu çalmaya çalıştığı güzelliği, tırnaklarımı geçirmek istediğim kurdumun isteğiyle başım geriye düştü. Tamamen ona yaslıydım. Tamamen. "Tüm hüzünlerimle vedalaşıyorum. Sen böyle kollarımda titrerken, aklımı kaybedecek oluyorum seninle Jungkook."

Oysa burada aklını kaybedecek olan bendim. Onun en azından açıkça dile getirdiği arzuları dışında duyguları varken, benim daha yaşanan onca şeylerden sonra yedirmekte bile güçlük çektiğim, üstüne birçok şey düşünmem gereken konular vardı.

Sessizliğim, konuşamam da bu yüzdendi. Bedenimden önce hayallerime doğru süzülen elleri gibi, küçük küçük parçalarca öpmeye başladı. Gözlerimin içi yanıyordu. İlk kez odadaki ışığın bana ne çok yetersiz kaldıklarını düşündüm. Görüşüm kararacak gibi oldu. Bu kasıklarımı sızlatacak kadar bedenimi sımsıcak tutan istek de neydi böyle?

Kalçalarımda onun öptükçe eğildiği, köprücük kemiklerimi ısırırken hissediyor olduğum o baskınlık boğazımı susuz bırakmıştı. Her defasında daha sert, her defasında daha hissedilirdi.

Durmalıydı. Yoksa karşılık bulacaktı bedenimden bedenine.

"Taehyung," dedim. Ama daha durmasını söyleyecek olduğum cümlem devamında dilimin arasından sıyrılmadı ki, kazağımın altında duran ama orada huylandırıcı bir şekilde beni okşayan parmakları yukarıya, adını boğazımdan iniltiye benzer sesle çıkardığım an göğsümün ucunu yakaladı. Nemlenmiş parmaklarıyla kıstırarak döndürdüğünde, refleksle inledim.

Soluklarım hızlandı. "Şu küçücük seslerin aslında en büyük bir ezgiye dönüştüklerini keşke benden de duyabilseydim omegam," diyerek, daha da sıkıştırdı parmaklarıyla göğsümün ucunu. Konuşmak istiyordum. Ama bunu yapacak kadar da güçlü veya aklımı toparlayacak kadar bir zindelikte değildim. Onun kokusu, çok kışkırtıcı ve ağırdı. O kadar savurganlardı ki gözlerimin içini yakıyorlardı.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin