Selammm... ben geldim, gene, sözde bir güncük ara veriyorduk değil mi? Yalan oldu. Yarın bunun pişmanlığını yaşamamak adına bu bölüme çooooooooook yorum bekliyorum, zaten yapıyorsunuz bir tık daha yapın tamam mı? Yarın sızlanırken, iyi ki yazmışım falan diyim...
ki bence bu bölüm isteğiniz dışında yorum yapacağınız bir bölüm, anlarsınız ya :)
İyi okumalar.
....
"İçimde sönük bir ümit yok değildi. Çok güzel bulduğumuz için, hiçbir zaman elimize geçmeyecek sandığımız şeylere karşı duyulan o ümitsiz ümit."
....
Bölüm 15: Söz olur, kalbe değer toz olur.
"O gitti... Belki de bir daha gelmeyecek. Çünkü seni, eceliyle ölmeye razı gelecek kadar sahiplendi. Belki de en başından beri yapmak istediğini, o eşi olan Delta için yaptı. Geriye bir ben kaldı. Ama ondan da senden ötürü yok oldu. Bu yüzden zaten ölmüş birinin sorumluluğunu üstlenme. Çünkü senin her adımın canımı alacak kadar tehlikeli. Alacağın bir cana borçlu kalamazsın. Bu nedenle gözlerime bak deme. Sen gözlerimde ne bulduysan, ben de onu buluyorum."
Donuk gözler, çatala budanmış kaşlar, çehreyi kitleyen o vakur duruş. Her biri epitopu yaralı ağzımdan çıkan sözlerin esiriydi. Anlamamazlıktan gelmeyi istediği benim enkazımın neticesiydi. Bilmiyordum. Sadece bir aldanış sundu ve bende ona bunu yapmaması gerektiğini söylemiş oldum. Ve ona karşı ilk kez bu kadar güçlü görünüyordum, en azından içimdeki coşkuyla ondan ölesiye nefret ettiğimi biliyordum. Çünkü gönlünde merhamet taşımayanlar, sevilmeye en layık olmayanlardır.
Bu yüzden ilk kez dumura uğramıştı.
Bu zayıf gördüğü omeganın, ki içimde ona dair bir şeyler kalmamışçasına bir boşluk içindeydim, kollarından çıkması, yaltaklanmaması ve yalvarmaması onun zehirli egosunu hüsrana uğratmış gibiydi.
Oysa bir üflese, yere yığılacak gibiydim.
Öyle ki, sadece bacaklarımın arasını örten o bez parçasına rağmen ben bugün utanmadım karşısında böyle durmaktan. Biliyordum ki, onun gözleri asla bir kez olsun gözlerim dışında bir yere bakmadı. İnsan bir hiçliği incelemek istemezdi. Eğer inceleyecek olsaydı orada Delta'nın arzusu değil, muhakkak yarattığı, yaratmasına izin verdiği o çürüklerimi, sara sara bitiremediği ve günden güne yenisini açıyor olduğu o acılarıma şahit olurdu. O bana acımak değil, hunharca canımı acıtmak niyetindeydi.
Ama sonunda dolu gözlerimde taşan ifadeleri bir kalıba sığdırdı. "Hayatımı kurtardın diye, bana karşı böyle konuşabileceğini düşündüren ne omega?" dedi ve o yeri göğü inleten kibri ile şaşırmadım. Aksine, o buydu dedim. Bir daha aksini düşüneceksen bunları hatırla diye sıkıca tembihledim. İstese bir sıkımlık canımı sadece parmaklarını boğazıma dayamasıyla bitirebilirdi. Yapmadı. Artık benim elimden de başka bir şey gelmiyordu. Çünkü bir nebze de olsun istediğim insanlık duygusu, sadece bana bakarken bile yok olup gidecekti. Haklı demeye bin şahit ister, haksız da diyemem. Ama bu kadar ileri gitmemeliydi işte.
"İçimde iyiye dair hiçbir şeyin kalmamış olması..." dedim, yüreğimi dağlayan nefesim titrekçe çıktı dudaklarımdan. "Ben tükendim. Ben yenildim ve ben büyük bir hata yaptığımı anladım." Sonrasında tebessüme çalan yüzümle, açıkta kalan göğsümü kapattım. Küçücük kalmıştım ama buz gibi tenimde halen şiddetin izleri geziyordu. Kendimi sarıp sarmaladığımla açık etmiştim ona karşı. Belki o zaman oralar dikkatini çekmiş, hızlıca gözlerimi tekrar bulmuştu. Yüzümde garip duran gülüşü inceliyordu. Ben ise ona rest çekiyordum. Sözlerimle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...