39. Seni nasıl daha az sevebilirim, daha kendimi bile sevemiyorken.

5.7K 727 659
                                    

Selammm çukulatlarım... baya beklettim sizi dimi, üzgünüm. Tüm aksilikler üst üste geliyor, inanın bana. İgde yazsam bile bu aile sağlık problemini açmayacağım. Sadece bilin ki ben sizi kolay kolay ybsiz bırakmam...

Uzun bir bölüm yazdım. kötü bir gün geçiriyorum, yazdıklarımı da artık beğenmiyorum isteksiz oldu kusuruma bakmayın yine de sevmenizi umuyorum.. güzel yorumcuklar, bol yorumcuklar okuyabilir miyim bunun için?

medyadaki şarkı favlarımdandır ve sözleri aşırı fice uygun, göz atmanızı ve dinlemenizi isterim

İyi okumalar :)



...

"Şimdi açsam pencereyi beklesem, sen gelsen. Olmaz ya hani geliversen. Hiçbir şey sormasan, hiçbir şey söylemesen. Sussam. Sussan. Sussak... Susuşların anlattığını dinlesek, sırt sırta otursak. Katılasıya ağlasak. Sormasak birbirimize sebebini. Sarılsam, sarılsan, sarılsak... Ve yine hiçbir şey konuşmasak ama anlasak. Ne vardı sahi, olmaz ya hayal ya hani diyorum olsa ne vardı..."

...

Bölüm 39: Seni daha nasıl az sevebilirim, daha kendimi bile sevemiyorken.

Korkunç saniyeler boyunca süren bir savaştı, gittiğini görmek. İyi bir akşamı dileyerek, dilenmemiş bir niyetle çekip gitmek. Öylece, böylece, bir sevgi düşkünüyle.

Birinin ardından saatler boyu bakabileceğimi hiç düşünmezdim oysa ben. Ancak dakikalar geçiyor ve ben omuzlarımda bir külfet gibi ağırlık yapan bu adamın sesindeki enkazın sebebi olmaktan ötürü iki adım öteye taşıyamıyordum bedenimi. Şimdi gitsem yanına ve sarılsam, aslında sen öyle biri değilsin. Sana öyle davranmak istemedim diye. Ama yine de çekindim bunu yapmaya. Düşünecek olur diye, bu konuşmanın üzerinden sarılmadığım ona şimdi sarılırsam eğer yine o istemediği acıma duygusuna sahibimdir diye. Belki de öyleydi, fakat hiç öyleymiş gibi de hissettirmedi.

Pekâlâ, en azından buralardaydı. Öyle demişti. Bugün değilse bile yarın karşısına geçecek, aramızda bu gerginliği var ettiğim durumu kendimi açıklayarak toparlayacaktım. Evet, böyle düşününce daha rahat nefes almaya başlayabilmiştim. Bu daha iyi hissettirdi. En azından bir şekilde, karşılaşmıştık. Bu ilk bana korkutucu olay gerçekleşmiş, zihnime oynattığım o korkma sahnesinin hiçbiri yaşanmamıştı. O adam, bana zarar veremezdi. Çünkü hissettirdi. Ona zarar verecek olan kişinin sadece yalnızca benim olduğumu.

Şimdi ise daha bir gariptim.

Konuşmalarımızı sessizlikle düşünürken. Sevgisini, aşkını nasıl da cesurca söylemişti, diğerinde kelimeler etkileyici iken şimdi bedenen bana mağlupmuşçasına dökülüvermişlerdi o sözler. Kurdunun bana olan bağlılığından ötürü sanıyordum ilk başlarda. Hiç inandırıcı gelmemişti. Fakat usul usul işlenmiş bu gönle, vakitli vakitsiz sadece onu düşünüyor, vesvese gibi karışan varlığı aklıma süzülüyordu daima. Bir şekilde düşüncelerimin başında veya sonunda, hep o vardı.

Yine aklımın karmakarışık olduğunu bilmeme rağmen, bu sefer koltukta oturarak kafamı yaslamış ve öylece tavanı izlemeye başlamıştım. Kapım tekrardan çalınınca onun geldiğini düşünerek yerimden hızlıca kalktım. Evet, tam zamanıydı diyerek kendi kendimi heyecanlandırdığımda, karşımda odaya dalması gerekirken onun yerine çalmayı tercih eden Jennie'ydi. Bana gülümseyerek içeriye geçmişti. Halbuki yüzümde koca bir hayal kırıklığı taşıyordum.

"Beni gördüğüne sevinmedin sanırım," dedi, dudaklarını büzerek. "Hayır ondan değil," diyerek kalktığım yere tekrardan oturdum. Fakat hemen gelip kolumdan tutarak beni yerimden kaldırdı. "Ama ben sana çok sevineceğin bir haber getirmiştim," diyerek uzun zamandan sonra yüzünde geçici bir gülüş değil, sahiden de mutlulukla doldurulmuş dudak bükülmelerine sahipken kolumu küçük bir çocuğun içi içine sığmayan bir coşkuyla çevirip duruyordu.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin