45. Bana ellerini ver, söz veriyorum seni sonsuz zamanın içinde de seveceğim.

4.3K 508 518
                                    

Selammm ballar, kimler bekledi bu bölümü bakalım??

Bugün tam tamına bu fice başlayalı 2 ayımızı doldurmuşuz. Vay be... tahminen de bir on gün içinde de finalini vereceğim... :) (daha olmadı ama olur gibi, 125k okunma için teşekkürler)

(medyada çok güzel bts şarkıların slowed hali var, çok dinlendirici)

Ayrıca aklıma gelmişken, dp için bir spotify listesi yaptım, panomda bağınıtısını bıraktım. İsteyen bakabilir.

...

"Ölülerin uykusu bile daha hafiftir omurgamı ezen bu yükten; demek hâlâ kurumamış anıların sıvası demek ertelenmiş sıkıntının sularındayız sıkıntının sağlam köklü sularındayız."

...

Bölüm 45: Bana ellerini ver, söz veriyorum seni sonsuz zamanın içinde de seveceğim.


Yazarın Ağzından

Her şey çok iyiydi.

Görünür öyleydi en azından dışarıdan. Taehyung derin bir karanlığın içinde sabahı ediyorken, bedeninde kol gezen ağırlık duysa da bazı şeyleri uyanmasına izin vermemişti. Jungkook'un yanaklarına olan dokunuşunu hissediyordu ama onunla uyudukları o yataktan kaldıramıyordu kafasını. Çok zorladı kendisini, yüreği derin bir yırtık almışçasına kendisinden uzaklaşan küçüğüne doğru uzanırken, yüzünde sersem bir ifade vardı. Onu endişelendirmek istemiyordu. Endişesi onu daha da mahvettiğindendir belki de.

Ardından omegasının o kokusu, kendisini iyi hissetmesini sağladı her anlamda.

O yanaklarının kırmızılığı sanki vücudunda gezinen kan görevi görüyordu. Nefes alırcasına solurken onun dudaklarını, kesinlikle bu kurdunu ve kendisini fena halde sakinleştiriyordu. Ruhunda bir kırık varsa da ona dokundukça, okşanmış yüreğine bir bakış kazanınca anlam buluyor ve kemiklerinin içten içe kırmaya başlayan zorlukla zor nefes alıyordu.

Bunu pasta yapımında baş başa kaldığında, zorlanmaya başladığında anladı.

Neden böyle olmaya başladığını anlayamıyordu? Kurdu neden sürekli baskı yapıyordu. Onunla zihninde bir kavga ediyor, karşılığında zayıflıyor ve vücudu karıncalanıyordu. Bu sabırsız tavrını, Jungkook'u mühürlemek istediğinden ancak buna şimdilik kendisi izin vermediğinden mi oluyor diye düşünüyordu en son. Buraya geldiğinin ertesi günü başkan aramasaydı, daha küçüğünün tenine dokunduğunda çırılçıplakken kesinlikle o dişlerini boynuna saplardı ve sonsuza denk bozulmayacak bu bağı oyla kendisi arasında gerçek kılardı.

Ancak bu büyük bir sorumluluk isterdi.

Nitekim, uzun bir döneme girecekti. Jungkook'u bir aydan fazla süre göremeyebilirdi ve işler tehlikeliydi. Ülkeler arası politika duruşu durmaksızın değişiyordu ve hızlı alınan kararla, elçilikte korunmalı bir halde dursa bile tehlikedeydi. Artık sadece kurtların kast sistemi için silahlar değil, duyularını da köreltmek için teknolojiler ilerliyordu. Kurtboğan sadece bunu yasadışı görünen adıydı.

Şimdi tüm bunları bilirken, ardında bırakacağı eşinin herhangi bir yarasıyla bile burada kendisini beklerken acı çekmesini istemiyordu. Oradayken kendisinden haber alamayacaktı ve bu yaşadıklarını hissederse, kan revan içinde yataklara düşmesini istemiyordu. Kendi yüreğinde şimdiden bile bir hasret baş göstermişti. Öylece yüzünde un kalıntıları varken, üst katta olan aşkını düşünürken yüreği sızlıyordu.

Bilmiyordu da ruhundan bir parça olduğunu... Efsanelerin alıntılarını yaşadıklarını. Keza ilk kez aralarında bir cinsellik yaşanmış, bunun beraberinde açığa çıkan duygular çok fazlaydı. Nadir oluşundan ve Taehyung'un bir Delta olmasından ötürü kimse bilmezdi bunu. Çünkü ruh eşleri sanıldığının aksine bir ufak temasla çiçekler açan ve kaderleri birbirine geçen yoldan ibaret değildi.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin