Siz uyurken size bir gece bölümü atıyorum. Gün içinde iki bölüm olduğundan diğer bölümü okuduğunuzdan emin olun.
İstediğim yerde bitmedi, çünkü çok ama çok uzuyordu.... ama diğer bölüm varya, siz şok :)
Bu bölüm yine siz şok bence. Yorum ve votelemeyi unutmayın! İyi okumalar :)
...
""Tamamlanmamış bir dini hayvanım, bütün dertleri iki misli fazla çekiyorum"- insanın kendini teselli etmek için tekrarladığı düşüşün baş sözü. Ancak düşüşü hiç başaramadığından, gülünç olma pahasına, aydınlatıcı tavsiyesini izlemeye kararlı bir biçimde ahlaka başvurur." Artık hüzünlü olmamaya karar ver" cevabını alır. Ve iyiye Ümit'in evrenine girmeye çabalar... ama çabaları etkisizdir ve tabiata aykırıdır: hüzün mahvoluşumuzun köküne kadar dayanır... hüzün ilk günahın şiiridir..."
...
Bölüm 28: Bu kez anladım, hüzünlerden bozma mutluluklar yaşıyorum.
Sarıldığı bedenim onun ellerinin arasında dökülecekmiş gibi kaskatı kesilmişlerdi. Hiçbir karşılık vermeden kollarındaydım ve o bana bu denli yaklaşmaya yüz bulurken ne diyeceğimi de bilememiştim. Onu itmek istiyordum fakat buna bir engelim varmış gibi yapamadım ve sırf kokusunu derince içime çekmeyeyim diye derin nefeslere duyduğum ihtiyacımı ertelemiştim. Beni serbest bıraktığında o özgürlüğümle kaşlarımı çatmıştım.
"Bir daha bana böyle sarılma Delta," dedim sıkıyor olduğum çenemle. Bana bu şekilde dokunması başlı başına korkunç duygular beslememe sebep oluyordu ve az önce yaşadıklarım, benimle dalga geçmiş olması, yüreğimi ardımda bıraktığım kalbimle, ruhumu bedenimde söktürülmüşken artık hiçbir şeye tahammülüm yoktu benim.
Bunu göstermekten artık çekinmeyecek kadar umursamazdım.
Benim bu şekilde konuşmam onu da şaşırtmıştı ya da o da bana sarılmayı planlamıyordu. Bilmiyordum. Bir şekilde, daha öncesinde söylediği şeyleri söylüyordu. "Bunu ben değil, kurdum istedi," diyerek. İlgiyle süzülen gözleri beni taradıktan sonra önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Bende aynı onun gibi yaparak koltukta yerimi aldım ve bakıştığım kurşun izlerine bakarken, onun sıktığı direksiyona bakmamaya çalışıyor ve huzursuz nefesini işitmemezlikten geliyordum. "Seni uzun zamandır böyle ayakta görmediği için. Her neyse, gidelim hadi."
Arabayı sürdüğünde halen çatılı duran kaşlarımın normale dönmediğinin bilincindeydim. Bir şey durmaksızın beni tetikte tutuyordu. Bilakis o korkunç silah sesinden sonra. Bu kadar umursamaz şekilde arabasını sürerken. Her şey illegal ilerliyordu ve bu konuda kimseye hesap vermeyecek olması biraz ürkünç görünüyordu. Bu kadar kolay ateş edilebildiğine göre gerçekten de yer altında korkunç işlerle ilgileniyordu. En kötüsü de bizim güvenmek zorunda olduğumuz bu devlet işleri de buna dahildi.
Parmaklarımı düşüncelerimin stresiyle ovuştururken, hissettiğimle baktım oraya. Beyaz parmaklarımda onun kanı varken, bir anda önemsiz hale gelen bu şeyle kafamı kaldırıp ona baktım. "Kolun ne olacak?" diye sordum sessizce. Oysa bundan çok kısa bir zaman önce benim kendi kanım orayı boyamıştı ve kendime gelsem de o renk orada hep görünür kalmıştı gözlerimde.
"Önemli değil küçük bir sıyırık sadece. Eve gidince hallederim."
"Eve gidince..." dedim, onun aksine umursamaz değil, içimdeki katran karası olan bu dertle söyledim bunu. Tekrar oraya dönecektim. Yine aynı şeyleri yaşamayacaktım bunu biliyordum. Çünkü buna izin vermek için hiçbir sebebim kalmamıştı. Bir şeyler farklı olmalıydı. Bu öğrendiklerinden sonra bana artık nasıl davranacaktı? Eskisinden kötü olmamalıydı. Bundan emindim. Ama bilmek istiyordum, beni tehdit ettiği o yeminlerini neden bozduğunu. Daha acımasız bir şeyin peşinde miydi yoksa?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...