Selamlar olsun, bugün değil yarın atacaktık bölümü ama bu bölümde yazılması gerekiyordu. (çok özlemişsiniz anladığım kadarıyla, panomda yattınız resmen, çok tatlısınız, götünüzü yediklerim acnjsdhcjş)
ara bölüm gibi ama değil, uzun yazmayacağım, o zaman sık bölüm atamam...yine de siz çok uzun yazmışım gibi okuyup tepki verin tamam mı ballar, iyi okumalar :)
...
"Beni kalbin üzerine Hatem gibi, buzun üzerine mühür gibi koydu. Zira, muhabbet ölüm kadar kuvvetlidir. Kıskaçlık Haviye gibi şefkatsizdir. Anın alevi yıldırım ateşi alevidir."
...
Bölüm 34: Sarıldı bana, kalbimden de sarmak ister gibi.
Omuzlarımda bu sabah onun başının yüküyle uyandım. Belime sarılmış, üzerime hafifçe uzanmıştı. Ellerimden biri bilinçsizce halen onun saçlarının arasında duruyordu, bir diğeri ise belimi kavrayarak karnıma getirmiş olduğu elinin üstünü tutuyordu. Çıplak göğsünün sakin nefesleri, benim üzerime bir zırh gibi döşediğim kendimi ikinci bir deri gibi sarmıştı. Sırtımın ağrıdığı aşikardı. Kendimi kıpırdatmak istiyordum. Bir yandan da gönlüm razı gelmiyordu. Çünkü o, huzurlu ve hiç olmadığı kadar sakindi. Sıcaktı. Dudaklarının arasından ıslığa benzer ses çıkıyor, tüm çevremi saran onun kokusu ile ne yaman bir çelişki içindeyim diyordum.
Celladımı göğsüme yatırmış, onu yaraları ellerimle sarıyordum. Oysa onun benden gizli duran yaralarının açık ağzı ile yumuluyordu dudaklarım. Fütursuzca, o görmüyor diye kendimi daha az günahkâr sayıyordum. Kirpiklerimin altından onun üstten bakıyor, kirpiklerinin gözlerinin kapalı içlerinden gidip gelmesiyle kıpır kıpır oluşunu izliyordum. Burnunun uçunundaki beni okşuyor, dudağının kenarından sıyrılan o kırmızılığı izliyordum.
Eğer her şey farklı olsaydı ve o bana ilk kendini tanıttığı haliyle değil de bu haliyle karşıma dikilmiş ve bedenime bu şekil dinginlik bırakmış olsaydı, eminim ki ben çoktan kalbimin sınır kapılarını ona açmış olurdum. Deli olurdum. Aklım çıkardı. Nefes alamaz olurdum. Şimdi ise tüm yaşananlar bir sedir gibi açılıveriyordu aramızda. Manalarla dolu manasız iç çekişlerim oluyordu. Onunla olmak isterken, destek olmak isterken, bir yandan da bunu yapmayı istemiyordum. Kendime haksızlık ettiğimi düşünerek. Çünkü bağlanıyordum. Onu bir eş olarak görmeye başlıyordum. Sahtelikten öte.
Bu duyguların tehlikeli çanları ile derin bir nefes aldım. Gözlerimi yumdum. Sorun etmeden, bir an için her şeyi yok sayarak sağ tarafından sızılı durmuş parmaklarımı, onun yumuşak asi saçlarında gezindirdim. Bir şeye sahipmiş gibi, o sahip olduğumu sevebilirmişim gibi. Kendime bu ihtimali tattırırken onun uykucu sesinin olağandan daha farklı olmaya başladığını işittim.
Uyanmıştı. Ve ikimizde o gözlerini açtığında bu yakın mesafenin uzaklara dağılacağının farkındaydık.
Sessizdik ve paylaştığımız anın rollerini oynamaya devam ettik.
Çok sonra, parmaklarım duraksamaya başladığında o da hafifçe gözlerini araladı. Bu haldeyken ondan daha güçlü ve daha yıkılmaz görüyordum varlığımı. Dün gece olanlardan sonra bana en zayıf, kırılgan, çocuksu yanını gösterdiğinden şimdi ne olacağını kestiremiyordum.
Dudaklarımı ısırdım. Onun düz ve gevşek duran kaşları, üst bedeninin benden tarafa olan yaslı halini toparlayınca yine o çevikliği ve sertliği almıştı. Belimden ayrılan ellerinin aslında orada ne kadar hissedilir olduğunu, o parmakların çekilmesiyle anlamıştım. Önüme bakıyordum. Bir anda altımda bulunan koltuğun rayları bir diken gibi batmaya başladı. O da aynı şekilde susuyordu. Başı karşıya dikili şekilde dursa da gözleri yere doğru sabitlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dead butterfly
FanfictionJungkook, kardeşinin sevdiği adama kavuşabilmesi için düğün günü onun yerine geçmiş ve kaçması için ona zaman kazandırmıştı. Oysa bilmiyordu ki; Delta Kim Taehyung'un artık eşinin o olacağını ve ölümden beter bir hayatı onunla yaşayacağını. For; Tae...