37. Zinhar bir duygu bu ne evet ne de bir hayır.

5.8K 779 1K
                                    

Selam ballar.... evet uzun bir bölüm yazdım.

Buna da az yorum gelirse bundan sonra kısa yazacağım ve size bölüm atmayacağım her gün. Hiç şakacı da değilim ayrıca jkdsfhaKLNDj

ayrıca anladım ki siz tk yakınlaşması falan da istemiyorsunuz, diğer bölümde iyice anladık onu...

İyi okumalar :)


...

"Gittin ama gitmemiş saydı seni kırlar, ağzını ayrılıklarla yırtan yarınlar. Biz seninle hiç karşılaşmamış olsaydık keşke, bende ölmemiş sözcükler kalırdı, severdim yine seni kedilerin bile uğramadığı bir köşede. Anlatmak istediklerimiz anlaşılmasın diye şiir var, karşı köşede."

...


Bölüm 37: Zinhar bir duygu bu ne evet ne de bir hayır. Başı belli olmayan ama sonu başkaları tarafından yazılmak üzere bırakılmış bir hikâyeydi bu.

"Rızan var mı yok mu omega?"

Kadının keskin tırnakları boğazımda sıkıca duruyordu. Gözlerine, nefessiz kalmaya başladığımdan ötürü kızaran gözlerimle bakıyor olsam da elim onun elinin kuvvetini bastırmak için geçirse de parmaklarını, çok güçsüz kaldım yanında. Bir fırtınadaydım ve arayışla çabalayan gözlerim, benim zaten yok olup gitmemi isteyen insanlarla doluydu. Taehyung'a ihtiyacım vardı. Benim sığınağıma ihtiyacım vardı.

O yoktu. "Cevap ver," diye dişlerinin arasından kandaşı vardı karşımda. Acımasız ve zalimdi. Bakışlarda ne merhamet vardı ne de insanlık. Duyguları tamamen hayvani, vahşiydi. Kendisini tamamen kurduna teslim etmiş bir caniydi.

Gözlerim kayacak kadar kendilerinden geçmek üzereydiler. Titreyen çenem, "Nefes alamıyorum," diyerek bir can havlinde bulunsalar da bu kadına minnet eder gibi, yalvarmışçasına boğuk boğuk çıkan sesimden tiksindim. Aynı o da o tiksintiyle ellerini çekip beni ittiğinde, zevk aldı. Ayaklarının altında duran, acıyan boğazıma ciğerlerime yetersiz kalan havayı hırıltılarla doldurmaya çalışmamdan.

"Şimdi konuş bakalım," diyerek beni küçük görerek üzerime yürüdü. Gözlerimi onun kurdunun tesiri altında olan koyu siyah gözlerinden alamıyordum. Düşmanca bakıyordum. Bu yaptığım kendime zarardı ancak bunu durduramıyordum. Kurtarılmak istiyordum. Taehyung'un söz verdiği gibi beni korumasını bekliyordum.

Onun yerine Jennie çığlık atarcasına salona girdi. "Neler oluyor burada?" diyerek şok olmuş bir halde bana koşarak geliyordu. İlk kez kurtarılacağıma inandım. İnançlar her zaman size gereken tesellileri veremezdi zaten. Benim o sesi duymamadan ötürü yaşadığım sevinç, beni kaldırmaya çalışırken titreyen elleri, aslında baskıdan dolayı ne kadar güçsüz olduğunu gösteriyordu. "Jungkook..." diyerek gözlerime dolu dolu bakıyordu. Bende ne görüyordu bilmem ama ben her şey yeniden başlamışçasına bir yorgunluk ve kaçtığım çaresizlik duygusuna yeniden kapıldığımı görebiliyordum. "Hala sen ne yapıyorsun böyle?"

Kafasını kaldırmış o şekilde öfkeyle söylemişti. Ama bilmediği şey belki de çok iyi bir şey olan kadının şu anda buradaki herkesten çok daha güçlü bir ırk olmasıydı.

O baskın sesi kendi yeğenini bile paramparça edecek kadar şiddetliydi.

"Kes sesini ve çık buradan," diye bağırdı. Jennie'nin gözleri yaşarmıştı. Ellerini önünde kavuşturmuş, yalvarıyordu. "Hala bunu yapma. Lütfen."

"Sana sesini kes dedim," diyerek yeğenin gözlerine bakarken sertti ve o kibar sanılan hantal bedeninin çok aksine dinç ve yıkıcıydı. Sol tarafına çevirdi başını. Annesine seslendi. "Çıkar dışarıya bunu," diyerek. Sahiden de kadın hemen acele ederek yanımda çökmüş halde duran Jennie'nin koltuk altından kavradı.

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin