23. Ya sevmeyi bana yasakla ya da dokunma bana öyle usulca.

8.6K 811 894
                                    

Selammmmmmm ben geldimm huhuhu bu bölüm abıuuuuu ::::::::::)

Lütfen sabah işe giderken bir sürü yorum okuyayım ve, nefes alarak okuyun. Nefes almadan okuyorum demeyin sakın bana ::)

İyi okumalar...


...

"Kazandıklarım bitti, yitirdiklerim kaldı. Söylediklerim yitti, dinlediklerim kaldı. Bir bilmek ülkesinin düşün iline vardım; Öğrettiklerim gitti, öğrendiklerim kaldı."

...


Bölüm 23: Ya sevmeyi bana yasakla ya da dokunma bana öyle usulca.

"Beni yine gerinde yara bere içinde mi bırakacaksın Delta? Söz verdin. Şimdi iyileştirme zamanı."

İnsanlara umut vermek iyidir de o umudun altından kalkamamak kötüdür. Sözlerimin yüreğinde bir anlam bırakacağını sanmıyordum ya da şu ecelime susamış bakışların, beni kundaklayarak attığı kör kuyudan çıkaracağına. Sadece bu acılardan kurtulmak istiyordum. Yüreğimde ezeli yüzü vardı, ansızın çoğalan bir sızı ve ben sadece kokusunu içerlemek istiyordum, içerlediğim hayat mücadelesine karşı. Çünkü o beni böyle yok ediyordu, var etmek için.

Şimdi tutunmuş gözlerimin çapaklarından yüzünü seçmeye çalışıyordum. Saydam duran bakışlarımın onun öfkesinden mi yoksa sebepsiz sandığı bu aciliyetime mi kızıyordu, hiç bilmiyordum. Beni koyduğu yumuşak yatakta, burnumun ucunu sızlatan kokusunu çekemiyor ve sözlerime ithafen hiçbir şey söylememesinden dolayı pes ediyor, dokunaklı göz pınarlarımda dökülmesini istediğim tüm acizliğim kafamı gömdüğüm o kimsesiz çarşafların arasında saklanıyordu.

Ölüm bir çandır oysa, ölçülü sessizliğiyle, bağışlanmış bir gövde seçer çarpışmak için. Oysa ben bir günahkardım. Bir aldatmaca, yedi günahın her birinin cezası ile mükellef kılarken beni yok saydığım kendim değildim, oydu.

Oysa o derinden duyulan sesiyle kalbimi hızlandırıyordu.

"Ben rüzgâr değilim, dokunmam çiçeklere..." derin soluğunun benim dağılan saçlarımın yüzümü kapatan kısımlarından ezerek geçecek kadar yaklaştığında, dünyamı koruduğunu sandığım kirpiklerim titreyerek onun mavi gözleriyle karşılaştı. Yakındı ve canımı yaktı. Sözlerinin devamı ise hassas olan tüm duygularım tarafından çok fazla alıngandı. "Ama," diye ara verince sesindeki derinlik tuttu beni yakalarımdan hunharca. "Kıyıda durmayı seven rüzgârına a(lı)şıktır."

Kulağa hoş gelen bu sessizlik yüreğimde haykıran bir oda yarattı. O odanın içine hapsolmak istiyordum. Lakin, yeterli değildi. İçim, içime çekilip kabuk bağlıyordu bir kabul uğruna. "Esinti isterim," dedim içimdeki kavrulmuş tonlarıma rağmen. "Delta, bana bir ateş verdin. Şimdi beni varlığınla az da olsa sakinleştir. Bunu çokça istediğimden değil, beni bu isteyişe sen mahkûm ettiğin için."

Yüzüme bakıyordu, bende onu izliyordum. Ama bir yandan da altımdaki çarşafları sıkıyordum. Utanıyordum da. Daha bundan saatler önce nefret doluydum. Haykırış, sitem doluydum. Şimdi buradaydı ve ben o gittiklerini bırakıp gelmiş adamın daha önce vazgeçilmiş kişisiydim, gurur yapmak istiyor, beni bu enginiz denizlerin çırpınışlara atarak boğulmamı bekliyorsun, öyleyse niye el uzatırsın bana? Şefkatle dokunmaya çalıştığımın saçlarının ucunda kırıklar vardı, batardı eline şimdi, ama ben o dalga dalga eylediğin denizlerin içinde daha çok boğuluyordum.

Bir fırtına çıkıyordu. Hisseder misin bilmem ama benim gözlerimde biriken yaşlar bu fırtınaya yağmur olmaya geliyorlardı.

"Sarılacak mısın," diye sordum ama bunu sormaya hüküm yemiş gibiydim. Bu dayanılmaz ağrım tüm bacaklarımda sancıyordu. "Çünkü iyileşemiyorum ben Delta... bu," dedim, nefesim, ölmüş çiçeklerimi yaşatamadı. "Sus," diyerek beni susturmuştu çünkü. "Konuşarak yorulma, biliyorum, acı çekiyorsun. Sana bu yüzden o ilacı almanı söylemiştim."

dead butterflyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin