7+1

1.4K 158 112
                                    

Seul'un o sokakları... Geceleri ayrı bir rüzgar esiyor bu kaldırımların üzerinden. Sabah ile alakası olmayan bir şehir burası. Güneş'in gidişiyle masumluğu da batan bir şehir.

Küçük bir kız annesinden masalını dinlerken, bir bebek beşiğinde sakince uyurken, yaşlı bir adam yatmaya hazırlanırken ve genç bir kız elinde telefonuyla geç saatlere kadar otururken bir yerlerden adım sesleri geliyor.

Hey, onu tanıyor muyuz? Ya da onları?

Ah, tabii ki tanıyorsunuz. Onlar sıradan işlerinde çalışan standart insanlar. Yaşlı insanlara yardım eden, her sabah düzenli olarak sütlü ve şekersiz kahvelerini alan, işyerlerinde onlarca dosyayı elden geçiren ve evde kendi hallerinde vakit geçiren normal insanlar.

Belki tecrübeleriniz yüzünden "normal" kavramı sizi çok tatmin etmemiş olabilir ama sözlerini hep tutan biri bu sefer cidden normal olduklarını söyledi. Biz güvendik, sizi durduran ne?

Hadi en başa dönelim:

Bu gizemin başladığı yere ve zamana.

Eğer kimliği sahte değilse adının Chan olduğunu öğrendiğimiz biri var.

Christopher Bang Chan.

Kuralları dinlemeyi pek sevmeyen biri olduğundan bünyesine girdiği bu çetede(?) kendisine teklif edilen ekibi kabul etmedi ve işlerin çaresine kendi başına bakmaya karar verdi.

İnanın şuan neyden bahsediyoruz biz de bilmiyoruz. Bize ne anlatıldıysa onu size tüm gerçekliği ile anlatıyoruz. Tabii gerçeklerse.

Aylar süren gözlemlerden sonra tam kendine göre 7 çocuk daha bulmuştu.

İlk çocuk; Han Jisung.

Chan onun bu kadar sert biri olduğunu düşünmemişti başta ama bu tavırları hoşuna gitmeye başlamıştı. Ona da böyle kişilikler lazımdı zaten. Çocuk bakıcılığı yapacak değildi zaten.

Sonra diğerleri katıldı:
Seo Changbin.
Lee Minho.
Hwang Hyunjin.
Kim Seungmin.
Lee Felix.
Ve...

Yok, bunu anlatalım. Son çocuk ve anlatması zevkli bir hikayesi var.

Yang Jeongin. Chan'ın çalıştığı kafeye her gün uğrayan bir çocuk. Evet, çocuk. Hem Chan'a hem de diğer çocuklara kıyasla daha genç. Chan bunu fark etmişti ve bunun yanlış bir karar olduğunu düşünmüştü ama her gün arkadaşlarıyla burada vakit geçiren çocuğu beklediğimizden daha da yakından tanımıştı. Onun doğru kişi olduğuna şüphe yoktu.

Şimdi de onu yanına çekmesi gerekiyordu. Son kişi oydu.

Jeongin'in tek başına gelip, hesabı ödemek için masasından kalktığı bir andı.

Fırsatı görüyorsunuz siz de, değil mi?
Görmüyor musunuz?
Olsun, alışırsınız.

Fermuarları açık olan çantaya kimseye görünmeden bir takip cihazı ve içinden 3-4 tane eksik olan bir sigara paketi koydu. Bu çocuğun reşit olmadığına emindi.

Hala görmüyor musunuz?
Sorun değil, yakında görürsünüz.

O gece neler oldu biliyor musunuz?

Bu reşit olmayan çocuğun çantasında bulunan içilmiş sigara paketini ailesi gördü ve tabii ki çocuk kendine inandıramadı. Ailesiyle kavga etti ve yanına sadece birkaç şey alıp evden çıktı. Gidecek bir yeri de yoktu ki. Evinin yakınlarında olan bir parka gitti ve salıncak sırası kapılan bir çocuk gibi sarı salıncağında ağlamaya başladı.

Şu işe bakın, Chan'ın orada ne işi var?

Chan sorgular bakışlarla salıncağa yaklaştı.

Aman Allah'ım! Bu o gün kafesine uğrayan çocuk değil miydi? Neydi adı? Jeongyoun? Jeongyoung? Jongin? Jeongin?.. Ah, evet, Jeongin'di.

"Jeongin?" dedi tereddütlü bir sesle.

Jeongin ilk saniyelerde gelen seslenişleri duymadı. Kendi hıçkırıklarını duymakla meşguldü çünkü. Chan biraz daha yükseltti sesini. Bu sefer Jeongin'in kulaklarına sesini iliştirmeyi başarmıştı. Jeongin yavaşça kafasını kaldırıp karşında, ona seslenen kişiye baktı şaşkınlıkla.

Bu kimdi ya?

"Siz kimsiniz? Ne istiyorsunuz?"

"Seni."

Bunu tabii ki içinden söyledi.

Yine de Chan çok kırıldı.

Cidden mi Jeongin? Her gün kahveni istediğin baristanı nasıl unutabilirsin? Sen beni hatırlamıyorsun ama ben senin iced americanoya bayıldığını ve hatta şuan neden burada oturup ağladığını biliyorum. Çok ironik, bunu da biliyorum.

"Beni hatırlamamış olabilirsin. Her gün geldiğin kafede çalışıyorum. Tanıdık bir yüzü böyle ağlarken görünce yanına gelmek istedim. İyi misin?" dedi Chan kişilik değiştirerek.

"Ah, şimdi hatırladım. Kusura bakmayın. Teşekkür ederim."

"İnan, hiç kusura bakmadım zaten. Neler olduğunu anlatmak ister misin?"

...

"Kulağa çılgınca gelebilir ama istersen sana yeni bir ev bulabilirim. Daha konforlu bir hayat. Beni yanlış anlama. Çocuk kaçırmıyorum. Sadece insanlara yardım eden bir kurumda çalışıyorum."

-

Arayı açtık sanki biraz, hm ne dersiniz?
Ama size kalitesiz bir şey okutmam biliyorsunuz.
Biraz olsun yaralarınızı sararsınız belki.
Belki de yenilerini açarsınız.
:)

Secret.(Place+Plans)=?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin