O Burada Olsaydı...

406 83 52
                                    

Herkes aynı olaylara farklı tepkiler verir. Hatta bazen birinin bir şey karşısında verdiği tepki bize abartı ya da yetersiz gelebilir. Bu, insanların merkezinde yetiştikleri duygu ve fikirler çerçevesinin farklı oluşundan kaynaklıdır. Bunun yanında insanlar aynı olaya aynı tepkiyi farklı şekillerde verebilirler. Duyguları dışarı ifade etme şekilleri de farklı olabilir sonuçta, değil mi? İşte bu yüzden kimseyi tepkilerine, duygularına ve bunları ifade etmek için meydana getirdiği eylemlere göre yargılamamak gerekir.

Mesela onlar... Şimdi hepsi aynı tatsız duyguyu hissediyordu kalplerinin bütünüyle ama hepsi bunu bir şekilde farklı yansıtıyordu. Oysaki hepsi tek bir hissin üstünde toplanmıştı.

Felix o cümleleri söylerken kendinde bile değildi ve diğerleri de farkındaydı bunun. O yüzden Felix'in bu tepkilerini normal karşılıyorlardı. Ki kendileri de çok iyi durumda değildi zaten.

Onlar birbirlerine sıkıca sarılıp ağlarken ameliyathanenin kapısı açıldı. Birden hepsi kafalarını oraya çevirdi ve içeriden çıkan doktorun başına koştular. Tek dilekleri ufacık da olsa olumlu bir şey duymaktı. Doktor hepsinin yüzüne baktı ve konuşmaya başladı:

"Neyseki bıçak, ağır hasar bırakacak bir yere ya da hayati bir organa isabet etmemiş. Hayati tehlikeyi atlattı diyebilir miyiz, bilmiyorum çünkü çok fazla kan kaybetmiş. Henüz bir şey demek için erken. Geçmiş olsun." dedi ve ilerlemeye başladı.

O kadar dağılmışlardı ki doktorun söylediklerinin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlamamışlardı bile. Felix ayaklarının artık kendini taşıyamadığını hissetti ve yavaşça yere çöküp ağlamaya kaldığı yerden devam etti.

O gece yarısına kadarki süreç epey zorlu geçti. Herkes yıkılmış durumdaydı ama hepsinin de birbirini tekrar inşa etmesi gerekiyordu. Dayanacak güçleri yokken ve güçlerini tekrar toplayacakları herhangi bir şey de yokken birkaç saat onlara günler gibi geliyordu.

O ameliyat kapısının önünde beklemek... Orada zaman kavramı farklıdır. Orada zaman geçmez, geçse bile uzundur. Kısa süre yoktur orada, beklediğiniz sadece beş saniye bile ömrünüzden beş sene götürür sanki.

Saat gece ikiye geldiğinde artık hepsi harap olmuş bir halde bir köşeye oturmuştu. Yaşadıkları olayların ağırlığı, yorgunluğu ile hepsi uyumak üzereydi. Gözleri istemsizce kapanıyordu ve açık tutmakta zorlanıyorlardı. Fakat gözlerini her kapattıklarında suçlu hissediyorlar ve o karanlıkta Hyunjin beliriyordu. Sonra hepsi koridorda gittikçe yaklaşan hızlı adım sesleri duymaya başladılar. Merakla sesin geldiği yöne baktıklarında Chan'ın babasının geldiğini gördüler. İyice onlara yaklaştığında Chan'ın babası:

"Çocuklar, neden bana haber vermiyorsunuz? Daha şimdi haberim oldu, hemen geldim."

Chan, sırtını yasladığı duvardan çekilip babasının önüne geldi.

"Baba..."

"Chan? Ne oldu? Çok mu kötü Hyunjin'in durumu?"

"Ben..." dedi ve babasının gözlerine bakabildi sadece. Başka hiçbir şey diyemedi.

Çocuklar da yanına geldiler ve hep beraber sarıldılar. Chan'ın babası, hepsinin babasıydı ve şimdi de çocuklarına moral verip onlarla ilgileniyordu.

"Saat çok geç oldu. Hadi, siz tesise gidin, ben de burada bekleyeceğim. Herhangi bir gelişme olursa haber veririm ben size."

"Hayır, olmaz. Ben de burada kalıyorum." dedi Felix de.

"Felix, inat etme lütfen. Burada kalman sadece daha çok yıpratacak seni."

"Umurumda değil. Hyunjin gözlerini açtığında burada olmak istiyorum. Hiçbir yere gitmiyorum, onu burada yalnız bırakamam."

Secret.(Place+Plans)=?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin