Bu yaşananlar üstünden 2 hafta geçmişti.
Evet, koskoca 2 hafta.
Tesis yeni yeni tadilattan çıkmış, herkes perişan, herkesin aklı bulanık, kimse Chan ile konuşmuyor. Ha-Joon ile de.
Tesis tekrar sağlamdı ama işte, bazen o tuğla ve duvarların sağlam olması yetmiyordu duyguları tekrardan inşa etmeye.
Hepsi kendi evlerine gitmişlerdi o olaydan sonra. 4 gün herkes kendi başına kaldı kafa dinlemek ve düşüncelerini düzene sokmak için. Fakat bu 4 gün boyunca Felix, Hyunjin'in yanında kalmıştı. Hyunjin ona, bu saatten sonra onu tek bir dakika bile yalnız bırakamayacağını söylemişti. Korkuyla sarmalanan Felix de hiç sesini çıkarmadan kabul etmişti. Aynı şekilde daha yeni sevgili olan Jisung ve Minho da beraber kalmışlardı.
5. gün biraz konuşup karar vermişlerdi ve hepsi Changbin'de kalıyordu şimdi.
Çünkü bu sekiz- pardon, yedi çocuğun birbirine ihtiyacı vardı. Birbirlerinin yaralarını sarmaya ihtiyaçları vardı.
Aslında Chan'ın da vardı.
Ah, böyle söyleyince çok eksik hissettik.
Ölüm bile ayıramaz onları demiştik ama daha ölüm uğramadan yolları ayrılmış gibiydi.
Hani sekizden bir çıkmazdı?
Neyse, bunları sonra konuşuruz.
Hepsi kahvaltı masasındaydı şimdi. Bir arada kahvaltı yapıyor ve sohbet ediyorlardı. Olabildiğince pozitif ve normal şeylerden söz ediyorlardı. Yaşananlara asla ama asla değinmiyorlardı. Sanki o anlar asla yaşanmamış gibi.
Bu arada küçük bir hatırlatma. Siz hala şu mektubu okumadınız, değil mi?
Hyunjin hiç detay vermeden sadece bir tarih ve mekan adı yazdığını, mektubu gönderinin onları oraya çağırdığını söylemişti.
Bu doğruydu. Çok fazla eksik bilgi vermişti sadece.
Ve mektupta yazan tarihe bugünden itibaren tam olarak 16 gün vardı.Ne yapacakları hakkında kimsenin hiçbir fikri yoktu.
Hyunjin'in zihninin köşesinde bu düşünce mevcuttu ama sürekli düşünmeyi erteliyordu. Yine de eninde sonunda o günün geleceğini biliyordu. O gün geldiğinde Chan yanlarında olacak mıydı? Onlar bir arada olacaklar mıydı? Düşünceler yüreğinin büyük bir kısmına hücum ederken o sadece öylece olduğu noktada duruyordu. Keşke biri gelse de tüm bu düğümleri çözse, diye düşünüyordu.
Kahvaltıdan sonra hepsi salona oturmuş ve sohbetlerine orada devam ediyorlardı. Jeongin ortaya bir fikir attı:
"Akşam kafamızı dağıtsak mı? Bir şeyler içeriz."
"Hey, hey senin yaşın tutuyor mu?" dedi Changbin de.
"Of, her seferinde aynı şaka."
"Tamam be."
"Ne yapacağız? Bara falan mı gideriz?" dedi Seungmin.
"Bar olmaz. Sonra Hyunjin ve Felix'e bir şeyler oluyor." dedi Jisung da o mors alfabesi görevine ithafen.
Hyunjin yanında duran yastığı aldı ve Jisung'a atmaya hazırlanıyordu. Fakat Minho'nun:
"Hyunjin?" demesi ile yastığı bıraktı.
"Özel hayatın gizliliği hakkımız ihlal ediliyor."
"Ne özel hayatı lan? Gözümüzün önünde oldu."
"Ya olabilir! Bu bara gitmemize engel değil." dedi ve elleri ile Felix'in kulaklarını kapattı.
"Sen bu terbiyesizce lafları duyma Felix." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret.(Place+Plans)=?
FanfictionGizli yer + gizli planlar. Garip geliyor kulağa. Bizim de bir şeyden haberimiz yok. Sadece 8 çocuk bir araya gelmiş ve birilerinin peşinde koşturuyorlar. Hepsinin iki farklı kişiliği var. Kimseye belli etmemeliler ve görevlerini tamamlamalılar. Peki...