Mecburen oradan 7 kişi olarak ayrıldılar ama 7 kişinin de aklı tek bir kişideydi.
Changbin hemen laptoptan Hyunjin'in üstünde olan takip cihazının konumunu açtı. Onlar tesise dönmeyeceklerdi ve Hyunjin'in konumunu takip ederek yola çıkacaklardı. Şimdi de ağaçların arasında, kimsenin onları bulamayacağı bir yerde bekliyorlardı.
Yaklaşık beş dakika boyunca konumda herhangi bir hareketlenme olmadı.
"Neden çıkmıyorlar depodan?" dedi Jisung.
"Bilmiyorum, büyük ihtimal ekipmanları varsa onları alıyorlardır." diye yanıtladı Changbin de.
Gerçekten de öyleydi. Her yer toz bulutu içindeydi depoda ve adamlar kendileri ile götürecebilecekleri bir şeylere bakıyorlardı. Hyunjin de bu sırada hala yerde, masanın arkasında yatıyordu.
Kafanız karıştıysa söyleyelim, Hyunjin gerçekten bayılmamıştı.
Sonunda adamların burada işi bitti ve "baygın" Hyunjin'i de arabalarına taşıdıktan sonra yola çıktılar. Eş zamanlı olarak bizimkiler de.
Arabaya bindirdiklerinde Hyunjin'in ellerini ve ayaklarını bağlamışlardı. Hyunjin belli etmeyerek ellerini çok bir arada tutmadı. Böylece ip gevşek bağlanmış olacaktı.
Evet, kritik kısımlar...
Adamlar ara yollara giriyorlar, bazen geçtikleri yerden bir daha geçiyorlar ve bir sürü de trafik kuralını çiğniyorlardı. Diğerlerinin onları takip ettiğinden haberleri yoktu sadece önlem olarak yapıyorlardı bunu.
Bizimkilere bu basit numaralar da sökmezdi tabii.
"Yolda bir şey yapmazlar Hyunjin'e, değil mi?" diye sordu Seungmin.
"İhtimali çok düşük. Kendini onların yerine koy. Bilgi almak için kolayca yakaladığın birine; daha sorguya çekmeden, başkalarının seni görme ihtimalinin çok yüksek olduğu bir sokakta ya da arabada zarar verir miydin?" dedi Minho da.
Seungmin bu mantıklı açıklama karşısında bir nebze rahatlamıştı. O günden beri içinde bir suçluluk duygusuyla geziyordu Seungmin aslında. Nasıl Hyunjin'in yalan söylediğini iddia edebilirdi ki? Ailesinden gördüğü bu çocuğa inanmadığı için kendine kızıyordu. Chan'ın dedikleri sonrasında gözlerindeki siyah perdeler çekilmiş ve dikkat etmediği diğer detayları görmüştü. Yaşadığı bu farkındalık, öncesinde hissettikleri ve düşündükleri için pişman olmasına yol açmıştı. Bir ara mutlaka hem Hyunjin'den hem Chan'dan özür dileyecekti.
"Anlıyorum, endişelisiniz, ben de öyleyim ama Hyunjin'e güvenmemiz gerekiyor. Bu zamana kadar neler atlattı ve yine bu da görevinin bir parçası. O yüzden aklınızdan kötü senaryoları uzaklaştırın, anlaştık mı?" dedi Chan gözlerini ekrandan ayırıp her birinin yüzüne tek tek bakarak.
Bir şey demediler. Ne diyebilirlerdi ki? Sadece kafalarını salladılar usulca.
Bu gizli saklı kovalamaca yaklaşık elli dakika ya da bir saat sürmüştü. İki tarafı da ağaçlarla kaplı, karanlık orman yoluna girince anlamışlardı sonunda o adamların yerlerine yaklaştıklarını. Bunun üzerine adamların hemen arkasında olmamaya dikkat ederek başka bir yola saptılar. Konumdan gözlerini ayırmadan aynı yere çıkan ama aynı zamanda adamların dikkatini çekmeyecek bir yoldan ilerlemeye çalışıyorlardı. En sonunda adamların durduklarını gördüler. Changbin ve Jeongin tam olarak konumu tespit ettikten sonra onlar da durdular ve görevin bu ikinci kısmı için hazırlanmaya başladılar.
~
İşte gecenin aksiyonunun gizlendiği kısım tam da burasıydı.
O iki adamın, Hyunjin'i getirdikleri yerde onların gelmelerini bekleyen başka ekipleri de vardı ve Hyunjin'i sandalyeye bağlamalarında, belinden silahını almalarına yardımcı olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret.(Place+Plans)=?
FanfictionGizli yer + gizli planlar. Garip geliyor kulağa. Bizim de bir şeyden haberimiz yok. Sadece 8 çocuk bir araya gelmiş ve birilerinin peşinde koşturuyorlar. Hepsinin iki farklı kişiliği var. Kimseye belli etmemeliler ve görevlerini tamamlamalılar. Peki...