Bilinçaltı öyle gariptir ve öyle tuhaf işler ki, çoğu zaman biz bile kendi duygularımızı, düşündüklerimizi anlayamayız. Rüyalarımızı anlamlandıramaz, hareketlerimizi sorgularız. Fakat bilmenizi isteriz ki,
bunlar normaldir.Ayrıca bilinçaltının ilginç özelliklerinden biri de, küçük yaşta size travma yaşatan şeyleri beyninizden silmesidir.
Hafızanın tekrar tekrar hatırlatıp size o anları ve acıları yaşatmasını engellemek için yapar bunu.
İşte tam da bu yüzden Felix, kamerada belli belirsiz görünen babasının yüzünü asla tanıyamadı.
Onun için bambaşka biri vardı orada.Evet, elbette babasını hatırlıyordu fakat zihni, ekranın bulanık olmasını bahane etmişti ve bu ihtimal Felix'in aklına bile gelmemişti. Üstünden çok zaman geçmişti ve Felix ona dair her şeyi unutmak için çok çabalamıştı. Yeni bir hayatı ve yanında olan farklı insanlar vardı. Bu da ona yeterdi.
Fakat Hyunjin, Chan ve Ha-Joon hala bu vakayla ilgilendikleri için hemen tanımıştı bu uğursuz yüzü. Üçünün birbirine attığı kaçamak bakışlar da bunun içindi. O adam tesisin içine kadar gelmişti.
"Tam bu saniyedeki görüntüyü ekiplere gönderin, fotoğrafı netleştirip devam etsinler. Bu kaydın olması iyi oldu, aferin Jisung." dedi Ha-Joon ve Jisung'un saçlarını okşadı. Jisung da tatlı bir şekilde gülümsedi.
O fotoğraflar netleştirilecekti ama onun kim olduğunu zaten bilen o üç kişi hemen ne yapmaları gerektiğini düşünmeye başlamışlardı bile. Neyseki o an düşüncelerini kendilerine saklamayı başarmışlardı. Her ne kadar sinirli olsalar da bu durumu çaktırmamışlardı. Zaten sonra da herkes odasına gitmek için Chan'ın çalışma odasından çıktı. Hyunjin, Chan'a baktı izin ister gibi. Chan da olumlu anlamda salladı başını hafifçe.
Bunun üzerine Hyunjin hemen Felix'in yanına gitti ve kolunu sardı ona.
"Yalnız kalmanı istemiyorum." dedi kulağına yaklaşıp.
Felix de bir şey demeden kafasını sallamıştı. Sonrasında beraber Hyunjin'in odasına gittiler. Hyunjin, ilk önce Felix'in geçmesini sağladıktan sonra kendisi de içeri girdi.
"Sıcak çikolata hazırlayayım mı sana?"
"Beraber hazırlayalım."
"Sen otur, ben hazırlarım."
"Asıl oturması gereken kişi sensin. Sanki ben yeni çıktım hastaneden."
Hyunjin, Felix'in yorulmasını istemiyordu. Onu bir şeylerle meşgul edip bu olaylardan uzak kalmasını istiyordu.
Felix bu olayların merkeziyken bunu istemek hayalperest bir davranıştı aslında.
Yine de elinden geldiğince ona iyi hissettirmeye çalışıyordu.
Felix'in ısrarları üzerine ikisi de mutfağa geçti ve beraber sıcak çikolata hazırlamaya başladılar. Normal bir şekilde, keyifli bir sohbet ediyorlarken Felix birden çekingen bir sesle:
"Hyunjin?"
"Efendim bebeğim?"
Felix bir anlığına ne diyeceğini unutmuştu. Birden bu "bebeğim" hitabını beklemiyordu. Bir anlığına durdu ve bir şey diyemedi. Bunu fark eden Hyunjin, tabaklara yerleştirdiği atıştırmalıklardan kafasını kaldırdı ve gülümseyerek Felix'e baktı. Sonrasında kollarını hafifçe ona doğru uzattı ve yumuşak bir ses tonuyla:
"Gel bakalım." dedi.
Bunun üzerine Felix bir-iki adımda Hyunjin'in kolları arasına gelmişti. Kafasını yan bir şekilde göğsüne yerleştirmişti ve Hyunjin de yanağını onun saçlarına yaslamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret.(Place+Plans)=?
FanfictionGizli yer + gizli planlar. Garip geliyor kulağa. Bizim de bir şeyden haberimiz yok. Sadece 8 çocuk bir araya gelmiş ve birilerinin peşinde koşturuyorlar. Hepsinin iki farklı kişiliği var. Kimseye belli etmemeliler ve görevlerini tamamlamalılar. Peki...