"Ne? Chan mı çekmiş?" dedi Felix şaşkınlıkla kaşlarını çatarak.
"Evet." dedi Hyunjin masadan kalkarken. Bir yandan da eline fotoğrafları almıştı. Ayağa kalktıktan sonra devam etti:
"Endişelenmene gerek yok. Zaten takip falan edilseydik Chan kesinlikle gerekeni yapardı."
Felix üstünden büyük bir yükün kalktığını hissetti. Derin bir nefes alıp arkasındaki mutfak tezgahına yaslandı ve elleriyle yüzünü kapattı. Hyunjin de hemen onun karşısına geldi ve iki elini onun kollarına yerleştirdi.
"İyisin, değil mi? Böyle önemli bir şeyi sana mutlaka söylerdim Felix."
Felix ellerini yüzünden çekip cevapladı:
"Ben öyle demek istemedim. Sadece benden bir şeyler saklıyorsun sandım. Özür dilerim."
"Hayır, özür dilemene gerek yok. Bilemezdin ve böyle düşünmen çok normal. İyi hisset yeter." derken de Felix'in kollarında olan elleriyle hafifçe okşuyordu onun tenini.
Bunun üzerine Felix birden öne atılıp sarıldı Hyunjin'e. Sarılmak için öne atıldığında beli tezgahtan ayrılmıştı ama kollarını Hyunjin'in boynuna sardıktan sonra tekrar tezgaha yaslandı ve bu yüzden de Hyunjin'i de kendi ile beraber çekmiş bulunmuştu.
Hyunjin, Felix'in bu ani hareketine fazlasıyla şaşırmıştı. Bu sıcak hareket ile onun ne kadar korktuğunu daha da iyi anlamıştı. Gerçekten rahatlamış gözüküyordu.
İşin aslı öyle olmasa da. Neyseki bu fotoğrafları çeken kişi kimseye ulaştıramadan yakalanmıştı ve cezası verilmişti.
Hyunjin de hemen kollarını onun beline dolamıştı. Bir eli belinde dururken diğer elini de onun saçlarına atmıştı. Şuan çok tatlı bir şekilde sarılıyorlardı. Bir süre sonra geri çekildiler ama ne Hyunjin ellerini Felix'in belinden ne de Felix ellerini Hyunjin'in omuzlarından çekti. Hala böyle sarılır gibi bir pozisyonda duruyorlarken Hyunjin konuştu:
"Hadi, şimdi kahvaltımızı yapalım huzurlu bir şekilde."
Feix onu neşeli bir şekilde onayladıktan sonra yavaşça ellerini onun omzundan çekti ve masaya yöneldi. Neşeli ve hoş geçen bir kahvaltı yapmaya başladılar.
İlk başta bu böyle değildi tabii ama bu önemli de değildi artık. Felix işin aslını öğrendiği için mutluydu."Ödeştik bu sefer." dedi pankekine çikolata sürerken.
"Ne konuda?" dedi Hyunjin de anlam veremeyerek.
"Ben de odana Chan'dan anahtarı alıp girdim." dedi zafer kazanmış gibi bir gülümsemeyle.
Hyunjin de kısa bir kahkaha attıktan sonra:
"Cidden ödeşmişiz. Doğru söyle, benim kıyafetlerimden de çantana koydun değil mi?"
"Aa, ne alakası var? Hayır yani neden ben senin siyah tişörtünü alayım ki? Ben kendi kıyafetlerimi aldım sadece, emin olabilirsin."
"Hmm, öyle olsun bakalım."
"Bu arada..."
"Hm, dinliyorum." Hyunjin bunu söylerken elinde olan çatalını masaya bıraktı ve masaya kollarını dayayıp öne eğildi. Tüm dikkatini Felix'e vermişti ve direkt onun gözlerine bakıyordu.
"Ya şey... Hatırlıyor musun, hani bir ara kılıflarımızın arkasında Sinek Valesi kartı taşıyorduk?"
"Evet, hatırlıyorum. Çok güzel duruyordu, değil mi?"
"Ah, evet..."
"Başka bir şey mi diyecektin?"
"Hayır, sadece aklıma geldi öylesine. Söyleyeyim dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret.(Place+Plans)=?
FanfictionGizli yer + gizli planlar. Garip geliyor kulağa. Bizim de bir şeyden haberimiz yok. Sadece 8 çocuk bir araya gelmiş ve birilerinin peşinde koşturuyorlar. Hepsinin iki farklı kişiliği var. Kimseye belli etmemeliler ve görevlerini tamamlamalılar. Peki...