23.59'

452 78 135
                                    

Sanırız ki bu anlar uzun süre zihnimizden silinmeyecek.

Sevgi dili... Kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor değil mi? Onlar da mors alfabesini seçmişti işte. Kelimelere ihtiyaç duymadan anlaşıyorlardı.

Yaşadıkları duruma ikisi de inanamıyordu. Hyunjin kendinde bu cesareti bulduğuna şaşırmıştı. Odadan çıkarken aklında bu yoktu bile. Sadece konuşmaya gidecekti aslında.

Hoş, kelimelerle olmasa da konuşmuşlardı.

Sonunda dudaklarını ayırdıklarında Hyunjin hala sımsıkı tutuyordu Felix'i. İkisi de birbirlerinin nefes seslerini dinliyordu şimdi ve alınları birbirine yaslıydı. Felix nefes nefese:

"Gelmişsin."

"Çağırmasan da gelirdim." diye cevap verdi Hyunjin de. O da nefes nefeseydi.

Sonrasında yavaşça alınlarını ayırdılar ve birbirlerinin gözlerinin içine baktıklar. Bu iki çift gözde aynı duygular parlıyordu, iki çift de aynı şeyi anlatıyordu. İrislerinde yıldızlar kayıyor ve ışıklar kırılıyordu.

O kadar betimleme yapıyoruz, anlatmaya çalışıyoruz lakin korkarız ki bu duyguları yaşamadan anlamanız biraz zor.
Fakat endişelenmeyin, bir gün siz de gözlerinizdeki gecede yıldızları bulabilmek için bütün bir sabaha katlanacak birini bulacaksınız.
Hiçbir zaman geç olmayacak.

Felix o gözlere bakınca bu zamana kadar bu fenerleri göremediği için kendine kızdı. Hemen boynuna atıldı Hyunjin'in. Hyunjin de gülümseyip yüzünü onun omzuna gömdü. Göğüs kafesleri birbirine yaslanmıştı şimdi ve kalpleri ritmik olarak aynı anda atıyordu. İşin biyolojik kısmını bilemeyiz ama biz öyle olduğunu söylüyoruz, siz de bize inanın.

Felix şimdi anlıyordu Chan'ın dediklerini. O gece balkonda oturup konuştuklarında ve Chan ona bazı şeyler söylediğinde Felix buna inanmamıştı. Hyunjin'e aşık olup olmadığını sormuştu Chan. Hatta direkt böyle olduğunu ima etmişti ve sonrasında Felix'e fark etmesi için bir şeyler daha anlatmıştı. Tabii Felix bunu kabullenememişti. Şimdi ise bu inadına yenik düşmüştü.
En güzel yenilgisiydi.
Kazandığı tek yenilgisi.

Felix geri çekildi yavaşça. İkisi de şimdi ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Bu yüzden Hyunjin aklına ilk geleni söyledi:

"Saçların ıslak daha, yine kurutmamışsın."

"Elini dolarken fark etmişsindir tabii."

Hyunjin bunu beklemiyordu. Felix onun tepkisine küçük bir kahkaha attı.

Şimdi ise ikisi de yatağa oturmuştu. Hyunjin, Felix'in arkasına oturmuş ve saç kurutma makinesi ile saçını kurutuyordu. Kurutma işlemi bittikten sonra Felix ona dönmüştü ve karşılıklı oturmaya başlamışlardı. Fakat sonrasında Hyunjin daha da geriye giderek sırtını yatak başlığına yasladı. Ardından sol tarafını yavaşça patpatladı ve sonra sol kolunu hafifçe kaldırıp yanını işaret etti.

"Gel buraya." dedi.

Felix de hemen onun kolu arasındaki yerini almıştı. Kafasını göğsüne yaslamış ve elini de karnının çevresine dolamıştı. Felix çekineceğini düşünmüştü ama aslında bu kollar arasında çok rahat ve huzurlu olduğunu fark etmişti. Hyunjin yabancılık çekmesi gereken biri değildi ve güvenli eviydi.

Bir süre bir şey demeden öylece kaldılar. Hyunjin yavaşça Felix'in kolunu okşuyordu. Bu kısa süreli sessizliği bitiren Hyunjin oldu. Sakin ve yumuşak bir sesle:

"Diğerlerinin bilmesini ister misin?" dedi.

Felix hafifçe yukarı kaldırdı kafasını.

"Bilmem. Sence?"

Secret.(Place+Plans)=?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin