En Kötüsüydü

443 86 188
                                    

Felix sabah kendiliğinden uyanmıştı erkenden. Gözlerini açtığı saniyeden itibaren aklında Hyunjin ve onu görmek için hastaneye gitme fikri olduğundan bilinçaltı onu uyandırmıştı sanki.

Yine de bir anlığına her şeyi unutup yanına baktı ve orada Hyunjin'i görmeyi bekledi. Hyunjin yanında uyuyup sabah o gözlerini açmadan gidince kötü hissediyordu ya hani, Hyunjin de bu yüzden asla Felix uyanmadan gitmiyordu... İşte bu sabah bu durum farklıydı.

Felix anılarını yoklayınca gerçeklikle karşılaştı ve böyle bir boşluğa düştüğü için hayal kırıklığına uğramıştı. Derin bir iç çekti toparlanmak için fakat bu işleri daha da kötüleştirdi çünkü bu sefer de Hyunjin'in parfüm kokusu gelmişti burnuna. Çaresizliği karşısında kendi de bir şey diyemiyordu.

Yataktan kalktı ve kendi odasına gidip kendi kıyafetlerini giymek yerine, burada kalıp Hyunjin'in kıyafetlerini giydi. Olur da Hyunjin bugün odaya alınırsa ve bir ihtimal gözlerini açarsa hoşuna gider diye tahmin etmişti. Hyunjin, onun üstünde kendi kıyafetlerini görmeyi sevdiğini söylüyordu hep.

Üstünü giyinip üstüne Hyunjin'in parfümünü de sıktıktan sonra odadan çıktı ve ilk başta Chan'ın odasına uğradı. Hem çalışma odasında hem de tesisteki kaldığı odada yoktu. Felix bunu garipsemişti çünkü Chan bu iki yerde değilse direkt tesiste değildi. Bunun kanıtıydı bu iki odanın boş olması. Fakat neredeydi ki?

Çocukların kahvaltıya indiklerini düşündü ve aşağı indiğinde yemekhanelerinin kapalı olduğunu, kimsenin orada olmadığını gördü. Cebinden telefonunu çıkarıp Jeongin'i aradı ama Jeongin telefonu açmamıştı. Felix panik olmaya başlıyordu. Hızlıca tesisin bahçesine ilerledi ve baktığında kendi arabası dışında hiçbir arabanın orada olmadığını gördü. Hızlıca ellerini ceplerine attı ve arabanın anahtarını aradı. Ceplerinde değildi çünkü şuan kendi kıyafetleri değildi üstündekiler. Hızlıca odaya geri çekip panikle arabasının anahtarını aradı ve bulduktan sonra koşarak tekrar bahçeye geldi.

İlk olarak hastaneye gidecekti. Diğerlerinin acil bir gelişmeden dolayı kendisine haber vermeden gittiklerini düşünmeye başlamıştı. Ayrıca kendisine haber vermedilerse bu gelişmenin olumlu yönde olmasının da imkanı yoktu. Bu ihtimal onu çok korkutuyordu. Yine de içini ferah tutmaya çalışarak hızlıca hastaneye doğru sürmeye başladı. Fark etmiyordu ama gaza fazla yüklenmişti. Bu yüzden de kısa sürmüştü hastaneye varması.

Hızlıca Hyunjin'in ameliyat olduğu kata gidip geçen gece hepsinin ağlayarak beklediği o ameliyathanenin kapısına geldi. Şaşkınlıkla yerine çivilendi.

Hepsi hüngür hüngür ağlıyordu. Chan'ın babası bile Jeongin'i göğsüne çekmiş, öyle ağlıyordu. Felix endişeyle onlara doğru geldi koşar adımlarla.

"Ne oldu? Hyunjin'e bir şey mi oldu?" dedi.

Kimse ona cevap vermiyor ve sadece ağlıyordu. Felix kafayı yemek üzereydi. Kötü bir şey olduğu kesindi ama kimse bir şey anlatmaya yanaşmıyordu. Bırakın Chan'ı, Chan'ın babası bile ağlıyordu. Felix en son köşede sinmiş ağlayan Seungmin'in yanına çöktü ve yüzüne bakması için hafifçe sarsmaya başladı.

"Seungmin, ne oldu, söylesene?!"

Felix de şuan oraya çöküp saatlerce ağlamak istiyordu. Etrafındakilerin bu hali, ona bir şey anlatıyordu elbette ama Felix'in kalbi bunu kabul etmek istemiyordu. Minho'ya çevirdi başını. Oradaki koltuklardan birine oturmuş ve ellerini yüzüne kapatmış, ağlıyordu.

Tam bir şeyler sormak için onun yanına ilerliyordu ki arkasından gelen ameliyathanenin kapısının açılma sesi ile durdu. Hemen o tarafa döndü. Doktor gelmişti. Birden hepsi kafasını doktora çevirdi. Doktorun yanına gelip başına toplanmak için adım atacak halde bile değildiler.

Secret.(Place+Plans)=?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin