"Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz? Yoksa ben şizofren olduğum için mi Hyunjin'i Felix'in boynunu öperken görüyorum?" dedi Jisung.
"Ben de şizofrenim o zaman herhalde." dedi Jeongin de.
"Kimse kusura bakmasın ama bunun rol olduğuna emin miyiz?" diye şaşkınlığını dile getirdi Changbin.
"Rollerine kendilerini veriyorlar işte." dedi Chan da gülümseyerek.
Hyunjin, adam yere yığılınca son bir öpücük daha kondurup geri çekildi. Bunu mesaj vermek için falan değil, canı istediği için yapmıştı.
Felix o çekilince yavaşça kafasını indirmişti ve şaşkınlıkla gözlerini etrafta gezdiriyordu. Hyunjin'in yüzü dışında her yere bakıyordu. "Kendime gelmeliyim." diye düşündü. Ne de olsa görev için daha başka şeylerle karşılaşabilirdi ve ne ile karşılaşırsa karşılaşsın soğukkanlı, temkinli davranmalıydı. Bunu yapan kişinin Hyunjin olması dengesini bozmamalıydı.
Hyunjin bar sandalyesinden inip Felix'e elini uzattı. Felix tereddüt ederek onun elini tuttu ve sandalyeden kalktıktan sonra elini bıraktı. Çocukların yanına geldiklerinde hepsinin yüzünde aynı surat ifadesi vardı. Bu, Felix'in yerin dibine girme isteğini artırıyordu. Neyse ki çocuklar bir şey dememişti.
Görevlerini mükemmel bir şekilde tamamlamışlardı ve şimdi de tesise dönmek için arabadaydılar. Felix yol boyunca sadece camdan dışarıyı izlemişti. İstemese de o anları hatırlayıp duruyordu. Bel dekoltesinden beline değen Hyunjin'in parmakları, saçlarında dolanan eli, kafasını aşağı çekmesi, boynunu öpmesi... Bu anları hatırladıkça eli istemsizce boynuna gidiyordu. Farkında olmadan eliyle Hyunjin'in boynundan öptüğü kısmı ovuşturuyordu. Sonrasında farkına varıp hızlıca elini çekiyor ve yakasını düzeltiyordu. Düşüncelerinde boğularak geçirdiği bu yolculuktan sonra tesise geldiklerinde odasına çıkıp hızlıca kendini soğuk bir duşa attı.
Fark etti ki şuan içinde olduğu duygu üzüntü, pişmanlık ya da benzer bir olumsuz duygu değildi. Mutsuz değildi ve rahatsız olmamıştı. Sadece beklenmedik bir sürü şey art arda olmuştu ve bunlar bir gece için ağır gelmişti. Bir yandan da merak duygusu vardı. Bu olay Hyunjin ile aralarında olan buzlara etki edecek miydi? Bunu nasıl anlayacaktı?
Duştan çıktıktan sonra üstüne en rahat pijamalarından birini giydi ve yatağına uzanıp telefonuyla ilgilenmeye başladı. Belki kafası dağılır diye telefonunda yüklü olan birkaç oyunu oynadı, sosyal medyada dolandı ama bunların hiçbiri işe yaramadı. Kafasında bu kadar soru işareti varken uyuması da mümkün değildi. Kafasındaki bu karışıklığı giderecek tek şey Hyunjin ile konuşmaktı.
"Uyumuş mudur acaba?" dedi kendi kendine ve hızlıca yatağından kalktı.
Kapıya ilerledi. Evet, Hyunjin'in odasına gidip onunla konuşacaktı.
Kapı koluna uzanıp kapıyı açtığında eli havada olan Hyunjin ile karşılaşmak beklediği bir şey değildi ama. Hyunjin de tam o sırada odanın kapısını çalmaya hazırlanıyordu, o yüzden eli havadaydı.
"Ah, uyumamışsın." dedi Hyunjin. Onun da gergin olduğu sesinden belliydi.
"Uyuyamadım." dedi sessizce Felix de.
"Ben de."
"İçeri gel, konuşalım."
Sonrasında kenara çekildi ve Hyunjin de içeri girdi. Yatağa oturduktan sonra Felix de kapıyı kapatıp saniyeler içinde gelip yanına oturdu.
Bir süre sessizlik içinde oturdular öylece. İkisi de konuya girecek cesareti bulamamıştı. En sonunda Felix daha fazla dayanamayacağını fark etti ve derin bir iç çektikten sonra lafa girdi:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret.(Place+Plans)=?
FanfictionGizli yer + gizli planlar. Garip geliyor kulağa. Bizim de bir şeyden haberimiz yok. Sadece 8 çocuk bir araya gelmiş ve birilerinin peşinde koşturuyorlar. Hepsinin iki farklı kişiliği var. Kimseye belli etmemeliler ve görevlerini tamamlamalılar. Peki...