Tam da iyi bir sohbete başlayacaklarını düşünmüşlerdi ki Rosé'nin gelişi üzerine bu planları da yattı. Şimdi hepsinde bir panik, ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
"Otur bakalım, sakince anlat ne olduğunu." dedi Ha-Joon.
Rosé, boş sandalyelerden birine oturdu ve anlatmaya başladı:
"Kamera kayıtlarının izlendiği odaya giren ajanlardan biri az önce yanıma gelip odadaki bilgisayarın açık olduğunu söyledi. Ben de odaya kimsenin girmediğini, girseydi bunu kendi bilgisayarımdan görebileceğimi söyledim. Fakat ısrar edince beraber odaya gittik ve gerçekten de ana bilgisayarın ekranı açıktı. Hemen son girilen şeylere bakmaya çalıştım, dosyaları kontrol ettim ve fark ettim ki düne ait bütün kayıtlar silinmiş."
"Fakat tesise yabancı biri girseydi alarmlar devreye girmez miydi? Hiçbir alarm çalışmadı dün. Tesisten biri girmiştir odaya işi var diye ve bilgisayarı kapatmayı unutmuştur belki." dedi Jisung.
Rosé stresle gözlerini çekti Jisung'un yüzünden, göz temasından kaçındı.
"Rosé, söyle." dedi Minho da.
Bir şey sakladığını anlamıştı.
"Alarmların hepsi devre dışı bırakılmış. Bu da kanıtlıyor ki tesis dışından biri buraya geldi, bir şey yaptı ve çıkarken de kamera kayıtlarını sildi."
"Ne yapmış olabilir ki? Tesiste hiçbir değişiklik yok." dedi Jeongin de.
"Rosé, güvenlik takımlarına haber verin. Bütün tesisi tarasınlar ve en ufak bir ipucu yakalarlarsa bize haber versinler. Bütün kasalara falan bakılsın, bir şey çalınmış mı diye. Giren kişi keyif için girmemiştir, mutlaka bir yere ya da birine bir şey yapmıştır. Arama başlatın, derhal." dedi Ha-Joon çok ciddi bir sesle.
"Pekala, hemen haber veriyorum." dedi Rosé ve masadan hızla kalkıp toplantı odasından çıktı.
Hepsinin az önceki keyifli ruh hali gitmişti ve sıkıntılı bir surat ifadesi takınmışlardı.
"Bir günümüz de olaysız geçse şaşıracağım zaten." dedi Minho bıkkın bir sesle.
"Kim uğraşıyor bizimle ya?" dedi Seungmin.
"Şuanlık bilmiyoruz fakat çok kısa sürede öğreneceğimize eminim." diye yanıtladı onu Chan.
"Chan haklı, şimdi herkes odasına gitsin ve kendi odasını kontrol etsin. Zaten ekipler de kontrole gelecek. Ayrıca sakin olun, tesisin içinde olay olması sizi tedirgin etmiş olabilir ama buna gerek yok. Bu işin de üstesinden geleceğiz." dedi Ha-Joon da.
Bunun üzerine hepsi ayaklanıp odalarına girdiler. Hyunjin, her ne kadar Felix'i tek bırakmak istemese de şuan mecburdu. Odasına gelsin ve şu arama işi bitene kadar yanında kalsın istiyordu aslında. Fakat şartlar ve imkanlar şuan buna müsait değildi.
Odalarının olduğu kata geldiklerinde Felix'i durdurup sarıldı ona ve sessizce:
"İstersen ara ya da yaz, tamam mı?"
"Tamam, aynı şey senin için de geçerli." dedi Felix de ve onun yanağına bir öpücük kondurdu.
Birbirlerine gülümsediler ve odalara ayrıldılar. Zaten ekipler birazdan gelecekti. Anında arama başlamıştı ve tesisin her bir noktası inceleniyordu. En ufak bir iz, bir hareket arıyorlardı. Biri geldiyse bu kişi gelip ne yapmıştı?
Hyunjin odasına girdiğinde stresle odanın içinde yürümeye başladı. Aklındaki ihtimaller onu korkutuyor ve bu konu hakkında ne yapması gerektiğini de bilmiyordu. Aklına gelen tek şey Ha-Joon'a ya da Chan'a haber vermekti ve Ha-Joon daha mantıklı bir seçenek gibi gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret.(Place+Plans)=?
FanfictionGizli yer + gizli planlar. Garip geliyor kulağa. Bizim de bir şeyden haberimiz yok. Sadece 8 çocuk bir araya gelmiş ve birilerinin peşinde koşturuyorlar. Hepsinin iki farklı kişiliği var. Kimseye belli etmemeliler ve görevlerini tamamlamalılar. Peki...