13.Bölüm: Işığımın Gölgesi

5.2K 500 50
                                    


Bir japon inancına göre; yağmurlu bir günde bir erkek bir kadına şemsiye uzatırsa, Kaderleri sonsuza dek bağlanır, ve asla ayrılmazlar..


Nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. Kendimle konuşmaya başladığımda bile her şey karmakarışık bir hale geliyordu. Zihnim içi savaş alanı gibiydi. Bir savaştan kaçıp, başka bir savaşın içerisinde bulmuştum kendimi. Ve durumdan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum...

Pencereden dışarıyı izlerken, parmaklarım biraz önce ıslanan nemli saçlarımda dolandı. Yağmur bir saniye bile durmamış, aksine hızını git gide arttırmıştı.

Başımı yasladığım camdan çekerken alnımı kaplayan soğukluğun, zihnimin içerisindeki düşünceleri de dondurmasını her şeyden daha çok isterdim.

Hafta sonumu yurtta yatarak geçirmeyi tercih ederdim. Ancak katılmam gereken bir yarışma vardı. Ve bunun için buluşmalara katılmak zorundaydım. Gerçi artık onun için de hevesim kalmamıştı. Eğer yarışmaya az bir vakit kalmamış olsaydı, tatlıyı güvenerek bana vermiş olmasalardı, yarışmadan çekilmeyi dahi düşünmüştüm. Ancak iki hafta sonraki yarışmaya katılmak zorundaydım.

Bugün de Çağla ile beraber gelmiştik. Ve tabi Mert. Önce ben toplantıya katılmış, bu aralar defalarca yaptığım tatlıyı yapmıştım. O sırada Çağla ve Mert yemek yemeğe gitmişlerdi. Beni bekleyeceklerini söylemiş olsalar da, aç olmadığımı söyleyerek onları reddetmiştim.

Bu aralar ne iştahım vardı, ne de gözüme bir gram uyku giriyordu.

İşim bittikten sonra Mert yine alışveriş yapabileceğimizi söyledi. Ancak onu reddedip kütüphaneye gitmek istediğimi söylemiştim. Çağla bunu söylediğimde gözlerini devirmişti. Sürekli kütüphaneye gittiğimi, biraz farklı aktiviteler yapmam gerektiğini söylemişti. Ona bir kitap almam gerektiğini söyleyerek ikna ettim.

Şimdi ise Mert'in dediğine göre buranın en büyük, en iyi kütüphanesine gelmiştik. Ancak aradığım kitabı bulamamanın hayal kırıklığıyla masada oturmuş, dışarıda yağan yağmuru seyrediyordum.

"Adı Kuzeymiş." Çağla'ın heyecanlı konuşmasıyla, bakışlarımı camdan ona çevirdim.

"Kimin adı?"

"Sen beni dinlemiyor musun, Zeren?" Kaşlarını çatıp, hafif sinirlenerek sordu.

"Üzgünüm dalmışım. Kimden bahsediyordun?"

Heyecanla yerinde hafifçe doğruldu. "Hani seninki geldiği zaman Oğuz beni odadan çıkarmıştı ya?"

"Seninki deme şuna." Dedim homurdanarak.

"Han." Diye düzeltti. "Han geldiği zaman beni odadan çıkarttıklarında, Oğuz ile beraber bahçeye çıktık. Orda Han'ın bir arkadaşı arabaya yaslanmış onu bekliyordu. İlk başlarda çekindim. Konuşmadım. Ama sonra canım sıkıldı. Her ne kadar ısrar etsem de yanına da gelemedim. Bende o çocuğa dönüp, 'Hemen arkadaşını, arkadaşımın yanından uzaklaştır. Onu rahatsız ediyor. Beni de odamdan kovdu." Diye sinirle söylediğimde, bana bakıp sadece gülümsedi. Çok güzel gülümsedi Zeren. İçim bir şekil oldu." Hayallere dalmış gibi yanağını, eline yasladı.

"Aşık oldum dediğin çocuk mu?"

"Evet. Orda utanıp bakışlarımı kaçırdım. Bir daha da konuşmadık. O zaten hiç konuşmadı."

"Konuşmadıysa adını nerden öğrendin?"

"Biraz zor oldu ama öğrendim."

"Nasıl?"

"Kerem'e sordum."

"Çok zor olmuş ya." Dedim gülerek. Anlaşılan o çocukta Kerem'le aynı sınıftaydı.

NARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin