2.Bölüm: Acıya alışmak

8.2K 723 169
                                    


Bu bölümde intihar, ölüm gibi olumsuz öğeler vardır. Rahatsız olacaklar lütfen okuyasın.



İnsan yeni bir düzene, bunca yıl alıştığı düzenin bir günde bozulmasına, herşeyini bir anda kaybetmesinden sonra, iyileşebilir miydi?

Burada geçirdiğim bir ay boyunca düşünmek için çok fazla zamanım olmuştu. Özellikle bir sene öncesine kadar yaşadığım hayatı sık sık düşünüyordum. O zamanlar ne kadar da sakin, bir o kadar da sıkıcı bir hayatım olduğunu düşünürdüm. Ama şimdi sıkıcı hayatımı hiçbir şeye değiştirmeyecek kadar özlüyordum.

Savaş başladığında, bir gün bizim ülkemizinde içerisinde olacağı aklımın ucundan dahi geçmemişti. Yıllardır bazı ülkelerin arasında savaşlar olur, biz onları sosyal medyadan takip eder üzülürdük. Ama sonra hayatımıza hicbir şey olmamış gibi devam ederdik.  Bazen protesto edenlere katılır, bazen onlar hakkında paylaşım yaparak yardım etmeye çalışırdık. Ama sonra sanki dünyanın başka bir yerinde insanlar ölmüyormuş gibi bu gerçeği unuturduk.  Sadece yaşayan bilir diye bir söz vardır ya, işte o sözün anlamını ancak yaşadığım zaman anlayabilmiştim.

İlk başta yine iki ülke arasında başlayan savaş, daha sonra başka ülkelerinde bu fırsat bilerek, saldırmak istedikleri ülkelere savaş açmasıyla büyümüştü. Tabi bu savaştan nasibini alan ülkelerden biri de bizim ülkemiz olmuş, sadece bir gece de tüm ülke bir anda bombalanmaya başlanmıştı. O gece hepimiz yataklarımızdan sabah değil, patlayan bombanın sesiyle, sıçrayarak kalkmıştık. Böyle bir şeyi, bir gün o internetten görüntülerin başıma gelebileceğini, internette bu sefer dolaşan görüntülerin sahibinin kendi halkının olabileceğini, kim düşünürdü ki?

Ailem o gecenin sabahı akraba ziyaretlerine gitmiş, ne kadar ısrar etseler de onlarla birlikte gitmemekte ısrar etmiştim. O gün sebepsiz yere evden çıkmak istememiştim. Evde kalmak daha cazip gelmişti. Evden çıkarlarken bile odamda kalmış, 'en azından onları yolcu edebilirdim. Onları son kez görme şansımı kullanabilirdim.' Bu sözlerin pişmanlığıyla tam bir yıldır yaşmak zorunda kalmıştım. Sonra gitmediğime, onlarla birlikte ölmediğim için kendimi suçlama evresine gelmiş, hala bugün bile bunun vicdan azabını en derinliklerimde hissediyordum.

Ailem o gün bir daha dönmemek üzere evden çıktı. Evimizin kapısını son kez kapatıp gitmişlerdi. Evden çıktıkları günün gecesinde büyük bir gürültüyle uyanmıştım. O gün bu sesleri ilk defa duymanın korkusuyla gözlerimi açmıştım. Ancak nerden bilebilirdim ki, insanın bu seslere bile alışabileceğini.

O zaman uyku sersemi miydim, yoksa yaşadığım ani şoktan mı çıkamamıştım? Bilmiyorum. Ama yataktan kalkamamıştım. Tek yaptığım yorganı kafama kadar çekip, ellerimle kulaklarımı kapatmak olmuştu. Belki de bir rüyada olduğumu düşünmüştüm. Gerçi hala daha bir rüyadaymışım gibi geliyordu.

Orada kaç saat kaldım, belki de sadece dakikalar geçmişti, belki çok daha az..

Ama sesler kesilmedi. Git gide çoğaldı. Hergün, bir öncekinden daha büyük gürültüyle uyandık. Bir öncekinden daha çok yaralandık, daha fazla can kaybettik. Anneler çocuklarına her seferinde bu son diye yalan söyledi, babalar çocuklarına bir şey olmayacağı konusunda yalan söylemeye devam etti. Ama kimse sözünde duramadı.

Ülkede çok fazla can kaybı yaşandı. Asker sayısı git gide azaldı. Azalan asker sayısı yüzünden tüm erkekler, gönüllü olan kadınlar askeri eğitim dahi almadan ellerine silahlar tutuşturuldu. Normal sıradan hayatları olan insanlar, birden kendilerini savaşın ortasında, savaşırken bulmuşlardı.

Ama bu da yetmedi. Daha fazla askere ihtiyaç vardı. Bu yüzden asker kapı kapı dolaşıp, savaşa katılabilecek olanların listesi çıkarmış, daha sonra bu insanları alıp götürmüşlerdi. Onlara kızmıyordum. Kaçacak bir yerimizin olmadığını düşünürsek savaşmak en doğru yoldu.

NARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin