Buz gibi bir karanlık hakimdi etrafta.
Karanlık gece kalbimizi de ele geçirmiş gibi hissediyordum. İçim soğumadı. Kalbimdeki karanlık tarafta ışık yanmadı. Bir çocuğun acı çığlıkları beni daha da karanlığa çekti.
Acıyan gözlerimi yumdum. İçli bir nefes aldım. Boğazımda bir düğüm vardı, yutkunuyordum ama geçmiyordu. Bir yanım çok üzgündü, her şeye rağmen çok üzgün. Böyle olmaması gerekiyordu. Bana çektirdiği acılardan sonra böyle hissetmemeliydim. Belki de Han haklıydı. Başka sürüden biri ile yakınlaşmak doğru değildi. Küçük Mete'yi bu kadar sevmeseydim belki de böyle hissetmeyecektim. Böyle hissetmem haksızlıktı, en çokta bana haksızlıktı.
Bu akşam vurulan adam, aylar önce bana tarifi zor bir acı yaşatmıştı.
Yaşaman için değil, ölmen için dua etmem gerekiyordu, Mete Ölümsüz.
Mete vurulduktan sonra başka bir ses duyulmadı. Kimse bize saldırmadı. Tek bir hedef vardı. O da Çağla...
"İyi misin, bebeğim?"
Yoldaki dalgın bakışlarımı Han'a çevirdim. Küçük Mete arka koltukta uyuyordu, kısaca onuda kontrol edip tekrardan Han'a baktım. "Çağla'yı bıraktığım için kötü hissediyorum."
El ele olan ellerimizi kaldırıp benim elimin üzerine dudaklarını bastırdı. "Biraz dinlendikten sonra yine gidersin yanına."
Kafamı salladım. Mete gümüş kurşun ile vurulduğu için Han kendi şehrine götürülmesine müsade etmemişti, gümüş kurşundan Mete'nin haberi vardı ama halkının haberi yoktu. Kendi çıkarmak istemişti ama kurşun kalbe çok yakın olduğu için cesaret edememişti. Bu yüzden Mete'yi ve küçük Mete'yi alıp Kubai'ye getirmiştik. Tabi onu buraya getirmemize Erlik sürüsünün betaları karşı çıkmıştı ama küçük Mete varis olarak karşılarına dikilince boyun eğmek zorunda kalmışlardı. Dört yaşındaki çocuğun lafı hepsini bastırmıştı.
Mete'nin Kubai'de olduğu da halktan gizleniyordu tabi. Beni ve Han'ı öldürmek isteyen herifi bir de tedavi ediyorduk. Şaka gibi ama gerçek.
Sırf küçük Mete için onu yaşatmaya çalışıyorduk. Bunun kararını Han bana bırakmıştı. Yaşatmak veya öldürmek. Han kurşunu onun kalbine zarar verme pahasına çıkarabileceğini söylemişti. Bense her şeye rağmen onu yaşatmaya, daha çok küçük Mete'yi yaşatmaya karar vermiştim. Onun ölümü küçük Mete'yi hayatta tutmazdı. On altı yaşındaki Han, alfa olduktan sonra hayatta kalabilmişti ama dört yaşındaki Mete hayatta kalamazdı. Onun yanında ne onu koruyacak dedesi ne de gümüş kurşunları vardı.
Onu yaşatmak belki de çok büyük bir salaklıktı ama yaşamasını istemiştim. Duygularım mantığımın önüne geçmişti. Çağla'yı kurtararak ölmesine müsade edememiştim. Çağla'nın gözlerinde gördüğüm çaresizlik de bu kararı vermemin en büyük sebeplerinden biri olmuştu. Ona böyle bir vicdan azabı yaşatamazdım.
Mete Kubai'ye getirilir getirilmez hemen ameliyata alındı. Kurt olduğu için hemen iyileşmelerine alışıktım, sanki onlara hiçbir şey olmayacakmış gibi gelirdi hep. Han onun vücudunu delik deşik ederken bile ameliyat olmamıştı Mete, ama kurşun kalbini sıyırıp geçtiği için ameliyat olmak zorunda kaldı. Normal bir kurşun olsaydı ameliyat olmazmış aslında, kalbini sıyıran kurşunun gümüş olması durumunu ağırlaştırmış. Birkaç santim. Sadece birkaç santimle hayatta kalmıştı Mete. Birkaç santimle kurşun kalbine saplanmamış sıyırıp geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...