Birden kendimi uygulama sınıfında bulduğunda, neye uğradığımı şaşırmıştım.Beni kimin bu sınıfa çektiğine bakmak için kafamı kaldırdığımda, gördüğüm kişi şaşkınlığımı iki katına çıkarmıştı.
Tüm gün onunla karşılaşmamak için köşe başı kaçtığım çocuk, şimdi tam karşımdaydı.
Tepki gösterememiş, öylece durup gözlerimin içine bakan, derin bakışlara karşılık vermiştim. Bir süre sadece birbirimize bakmıştım. Ne ben çektim onun siyahlıklarından gözlerimi, ne de o benim kahvelerimden..
Daha sonra yaptığım yanlışın farkına varıp, kolu tutan elinden uzaklaştım. O da itiraz etmeden kolumu bıraktı. Yakın durmak istemediğim için, ondan biraz uzaklaşarak arama mesafe koydum. Bakışlarımı ondan çekip sınıfın içinde dolandırdım. Ama o benim aksime gözlerini üzerime sabitlenmiş, benim her hareketimi büyük dikkatle izliyordu.
Ne diyeceğimi bilemedim. Konuya nasıl gireceğimi de bilmiyordum. Onunla burada yalnız olmaktan rahatsızdım. Kendimi diken üzerindeymiş gibi hissediyordum. Bir an Mert'i arayıp yardım istemek dahi istemiştim. Ama bu fikirden vazgeçip, bakışlarımı tekrardan karşımdaki çocuğa çevirdim.
"Ne istiyorsun?" Dediğimde gözleri kapandı. Derin bir nefes aldı. Sanki bir şeyin kokusunu almak istermiş gibi..
Sonra gözlerini tekrardan açtı. "Konuşmamız gerekiyor." Dedi. Sesini duyduğuma an kalbimin ritmi değişti. Korkudan mıydı, yoksa heyecandan mıydı, bilmiyorum. Ama derin sesinden etkilendiğimi inkar edemeyecektim.
"Ne konuda?" Sesimin düz çıkmasına dikkat ederek sordum. Sorunun cevabını ikimizde çok iyi biliyorduk.
"Mühür." Dedi kısaca.
"Dinliyorum." Dedim düz bir şekilde. Oysaki içimde kıyametler kopuyordu.
Benim aramıza koyduğu mesafeyi tekrardan kapattı. Boyu benden baya uzundu. Ona bakmak için kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım.
"Oturalım mı?" Arkadaki sırası gösterek konuştuğunda, kafamı sallayarak onu onayladım.
Yanımdan geçip sıralardan birine oturdu. Onun yanına oturmak istemediğim için, yan sıraya ilerledim. Hala büyük bir dikkatle yaptıklarımı izliyordu. Üzerimdeki gözler beni daha çok strese soksa da, bunu ona belli etmeme konusunda kararlıydım.
Sıraya geçip oturmamı izledi. Sonra yan bir şekilde oturup, bedenini bana çevirdi. "Bu mührü istemiyorum." Dedi. Sesindeki uyarıcı ton beni rahatsız ettiğinden, "Umrumda değil." Dedim gayet soğuk bir sesle.
Bir süre cevap vermedi. Yüzümde bir şey arar gibi beni incelemeye devam etti. Her an kalkıp gitmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Gerçekten umrunda değil mi?" Yüzündeki hafif şaşkınlığı sezsem de, hemen kendini toparladı.
"Umrumda olması mı gerekiyor?"
"Kurdumuz bizi öl-"
"Kurdun." Dedim net bir şekilde, yaptığı yanlışı düzelterek. Sözünü kesmem pek hoşuna gitmemiş olacak ki, karşımda biraz gerildi. Kendini sıktığı yüz ifadesinden gayet net belli oluyordu. Ama bu durumu umursamadım.
"Bu bağ tek taraflı değil. O yüzden kurdum değil, kurdumuz."
"Hayır tek taraflı. Benim bir kurdum yok."
"Nasıl yani?" Bu sefer şaşkınlığını gizlemeden sordu. Geldiğinde beri ilk defa o sert yüz ifadesini bozmuştu.
"Bilmiyor muydun? Ben kurt değilim. Mert sana söylemedi mi?" Dedim bende aynı şaşkınlıkla. Mert'in bunu neden söylemediğini merak etmiştim. Oysa dün onunla konuştuğunu söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...