Han arabasını park ettiği gibi koşar adımlarla karşısındaki binaya doğru ilerledi.
"Beni de bekle. Ne bu acele?" Arkadaşına yetişmekte zorluk çeken Kuzey, Han'ın arkasından söylendi.
"Bekleyemem. Bir an önce eşimin yanına dönmem lazım. Bugün sözüm var ulan benim!" Han oldukça heyecanlı, bir o kadar da gergindi.
"Başkan niye seni çağırmış, sana bir şey söyledi mi?"
"Gidince öğreneceğim." Han adımlarını hiç durdurmadan devlet binasına girdi. Başkan sabah arayıp konuşmak istediğini söylemişti. Han başta bugün gelemeyeceğini söylese de acil olduğunu söylediği için mecbur kalmıştı.
Normalde başkan ne derse desin asla söz gününde merkeze gelmezdi, fakat bir an önce diğer dünyaya gitmesi gerekiyordu. Bu yüzden başkan ile arasını iyi tutmaya çalışıyordu. Özellikle de Zeren'in hamileliği Han'ı ayrı bir strese sokmuştu. Gönül rahatlığıyla sevinememişti, aksine korkuları artmıştı. Zeren'in hamile olduğu, çocuğun beyaz kurt olduğu eninde sonunda ortaya çıkacaktı. Ve ortaya çıktığında uğraşması gereken birçok sorun ile karşı karşıya kalacağının farkındaydı. Bu yüzden hazırlıklı olmak istiyordu. Ancak elinde çok fazla gümüş kurşun kalmamıştı. Bir an önce diğer dünyaya gidip kurşun getirmeliydi. Diğer dünyaya gitmek için de başkana ihtiyacı vardı.
Han, kimseye bir şey demeden, direkt üst kata çıkan merdivenlere yöneldi. Buradaki görevliler onu tanıdığı için durumu garipsememiş, niye geldiğini sorgulamamışlardı. Devlet binasına rahat rahat girip çıkabilen nadir alfalardan birisiydi Han.
Han'ın peşinden hemen Kuzey de merdivenlere yöneldi. "Başkan söze gelmeyecek mi?"
"Gelecek."
"Demek ki sözde söyleyemeyeceği bir şey."
"Diğer dünyaya gitmek istediğimi söylemiştim, muhtelemen onunla ilgili bir şeydir."
"Öyle olsa buraya kadar çağırmazdı. Başka bir şeydir."
Han birden durup peşinden gelen arkadaşına baktı. Stresten onun neden geldiğini sorgulamamıştı, hatta yeni fark ediyordu.
"Sen niye geldin lan?"
Han durunca Kuzey de durdu. "Başkan birden çağırınca merak ettim."
"Beni çağırdı, sen niye geldin? Senin şu an Zeren'in yanında olman gerekiyordu."
Kuzey umursamaz bir tavırla omzunu silkti. "Zeren'in yanında yeterince insan var zaten. Başkanın ne diyeceğiyle daha çok ilgileniyorum."
Aralarında zaten az olan mesafeyi birkaç adımla kapattı Han. Kuzey'in yakalarından tutup onu sarstı. "Zaten gerginim, beni niye daha çok geriyorsun? Neden Zeren'in yanında değilsin?"
Kuzey yakalarındaki elleri tek hamlede itip "Görende Zeren sırtında taş taşıyacak sanar," dedi.
"O rahat durmaz. Benim yanında olmadığımı fırsat bilip her işe koşturur. Diğerleri de bilmiyor zaten. Bir şey olursa seni gebertirim."
"Lan yeter!" Kuzey sesinin fazla çıktığını fark edince hemen sesini kısıp "Şu kızı biraz rahat bırak. Ben bunaldım, Zeren'i tahmin bile edemiyorum. Bizimde psikolojimizi bozdun. Senin yüzünden Zeren ayağa kalksa düşecek sanıyorum," dedi. Açık açık dile getirmemiş olsa da ikisi de neyden bahsettiğini çok iyi biliyorlardı. Han her an bebek düşecekmiş gibi davranıyordu.
"Elimde değil." Fazla tepki verdiğinin gayet iyi farkındaydı. Zeren'i bunaltmaktan da korkuyordu ama engel de olamıyordu. Bir ayı geçmiş olmasına rağmen doktora da gidememişlerdi. Çocuğun ne durumda olduğunu bilmemek onu iyice evhamlı biri haline getirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...