38.Bölüm: Sonsuz Bir Mühür

5.3K 371 312
                                    

Uyanıktım, bilincim gayet yerindeydi ama gözlerim açılmıyordu. Biraz daha zorladım kendimi, açmaya çalıştım. Ancak sanki göz kapaklarım birbirine yapışmış gibiydi. Bedenimi hareket ettirmeye çalıştım, elimi kaldırmaya çalıştım başaramadım. Vücudumun üzerinde bir ağırlık vardı. İki büyük el kafamı iki yandan tutmuş başımı sıkıyordu. Bu duyguyu biliyordum... Bildiğim için daha çok korktum. Kalkmak için daha çok çabaladım fakat hareket bile edemedim. Yine o sesi duyuyordum. O erkek sesini. Bu adam ölmemiş miydi? Söylediği kelime bu sefer anlamsız değildi. 'Lanet' diyordu. Sadece bu kelime dökülüyordu dudaklarından. Acı da çekmiyordum. Elleri bu sefer başıma o korkunç acıyı vermiyordu. Sonra birden sesi kesildi, kafamı iki yandan tutan ellerinin tutuşu yok oldu, bedenimi artık hareket ettirebiliyorken, gözlerim anında açıldı...

Gözlerim aralandığında kendimi yine o evde bulacağımı zannetmiştim. O tahta, eski evde gözlerimi açacağımı, Cemal denen o kara büyücü ile karşılaşacağımı sanmıştım... Ama evimdeydim, odamdaydım. Rüya görmüştüm, buna rüya demek ne kadar doğruydu bilmiyorum. Çok gerçekçi bir rüyaydı.

Ve o günden sonra da bu rüyalar sürekli kendini tekrar etti. Artık dumanı görmüyordum. Bir hafta boyunca, her gün aynı rüyayı görerek uyanıyordum.

Yine aynı rüyayı gördükten sonra gözlerimi araladım. Bir haftadır yaptığım gibi ilk işim etrafa bakınıp nerede olduğumu anlamaya çalışmak olmuştu. Sonra evimde olduğumu görerek rahat bir nefes almak...

Ama bu sefer yanımda Han yoktu. Normalde kalkar kalkmaz ona sıkı sıkı sarılır, gördüğüm rüyayı unutmaya çalışır, o uyanana kadar da ona sarılmaya devam ederdim. Şimdi onun yattığı tarafın boş olması içimdeki huzursuzluğu büyütürken yataktan kalktım. Önce giyinme odasına baktım, orada göremeyince hızla odadan çıkıp aşağı kata indim.

Aşağı kata indiğimde birden fazla ses duyunca adımlarım durdu. Çağla'nın sesi geliyordu. Bir hafta önce kararlaştırdığımız ama Han'ın benden ayrı kalmak istememesi yüzünden yapamadığımız konuşma için gelmiş olmalıydı.

Tam merdivenin orada durup derin bir nefes aldım. Saçımdaki tokatı çıkarıp saçımı daha düzgün bir şekilde bağladım. Son bir haftadır yaptığım gibi yüz ifademi düzeltip, sanki her şey yolundaymış gibi gülümsedim. Kendimi hazır hissedince de mutfağa doğru ilerledim.

Mutfak kapısı açıktı. Masaya bir şeyler yerleştiren Han benim geldiğimi hemen farketti. "Günaydın." Yüzündeki büyük gülümsemeyle yanıma gelip beni öptü. Çağla olduğu için geri çekilmeye çalışmıştım ama izin vermedi. Çağla da önemsemedi zaten, gülerek elindeki peyniri doğramaya devam etti.

"Günaydın," dedim Han geri çekilince. "Hoşgeldin Çağla."

"Hoşbuldum. Nasılsın?"

"İyiyim." İyi olduğum hakkında yalan söylemeye yeniden başlamıştım. İyi falan değildim. Artık uyumaya korkuyordum. Hava aydınlanmadan uyuyamıyordum. Sanki sabah uyursam rüyayı görmem diye düşünüyordum ama her türlü o rüyayı görüyordum. "Sen nasılsın?"

"Açıkçası biraz gerginim," dedi benim aksime dürüst oldu. Benim aksime ne hissettiğini anında söyleyen birisiydi zaten.

"Benim kafamı şişirdin sıra eşime mi geldi?" Han alayla Çağla'ya baktığında, Çağla ona gözlerini devirip bana baktı.

"Konuşacağız dedin ama bu bir türlü seni bırakmadı. En sonunda evi bastım, yoksa gerçekten kafayı yiyeceğim. Diken üzerindeyim. Biri kapıyı çalsa Erlik sürüsünden biri mi diye geriliyorum."

"Sana kaç kere dedim benim sınırlarıma kimse giremez." Han azarlar moduna dönünce Çağla somurttu.

"İnsanların psikolojisi bozulabilir, sen ne anlarsın?"

NARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin