4.Bölüm: Mühür

6.9K 673 99
                                    


Ardına bile bakmadım. Mert'in yüz ifadesi beni öylesine korkutmuştu ki, bu oradan kaçıp uzaklaşmam için bana yetmişti.

Neyden, kimden kaçtığımı dahi bilmiyordum.

Peşimden gelselerdi eğer beni yakalamaları çok uzun sürmezdi, farkındaydım. Ancak Mert'in buna izin vermeyeceğini biliyordum. Tıpkı kırmızı gözlü, hayatımda ilk defa gördüğüm kişinin bana ulaşmasına izin vermediği gibi.

Arka bahçeden, ön bahçeye ulaştığımda zil çoktan çalmış, okuldaki insanlar çoktan bahçeye çıkmıştı. Bunun beni mutlu edeceğini hiç düşünmemiştim. Zira kalabalıktan uzaklaşmak, buraya gelmeden önce en büyük temennimdi. Ama şimdi onlardan kaçmak yerine, ondan neden kaçtığımı bilmediğim, biri yüzünden kalabalığa sığınmıştım.

Kalabalığın içine girdiğimde koşmayı bırakıp, ellerimi dizlerime yaslayıp nefeslenmeye başladım. İnsanların garip bakışlarının üstümde olduğunun farkındaydım. Ama şu an bunu önemsemek en son yapacağım şeydi.

"Zeren?" Adımı seslenen tanıdık sesle soluklanmayı kesip, telaşla bana yaklaşan bedene bakmıştım. Kerem hemen koluma girmiş, "Ne oldu, niye nefes nefese kaldın?"

"Ben.." nefesimi toparlayabilmek için içime derin bir nefes daha aldım. Kerem'in kolumu tutan eline daha çok yaslanıp, biraz daha soluklanmak için kendime zaman tanıdım. Nefesimi yeterince toplayınca, bana meraklı ve endişeli gözlerle bakan Kerem'e cevap verdim. "Ben arka bahçedeki kütüphanedeydim. Zil çalınca yetişemeyeceğim sandım. O yüzden de koştum. Bir aydır o yerde hamlamışım sanırım." Dedim yüzümdeki zoraki gülümsemeyle.

"Niye koştun ki? Biz seni beklerdik."

"Boşver şimdi beni. Hadi gel servise gidelim. Bir an önce buradan uzaklaşmak istiyorum."

Kerem daha fazla sorgulamadan başını sallayarak beni onayladı. Daha sonra birlikte kapıda bekleyen servise doğru yürüdüğümüzde, istemsizce bakışlarımı arka bahçeye giden yola çevirmiştim. Görünürlerde kimse yoktu. Bu demek oluyordu ki, kimse peşimden gelmemişti. Peki ya Mert? Ona bir şey olmuş olabilir miydi?

Bir an için Kerem'e söyleyip, birlikte Mert'i kontrol etmek için ormana gitmeyi teklif etmeyi dahi düşünmüştüm. Ama sonra bizim ikimizi toplasan bir Mert etmeyeceği gerçeğini hatırlayıp, bu fikri hemen aklımdan defetmiştim.

Keremle birlikte servise bildiğimiz de şöföre, "Mert gelmeyeceğini söyledi." Mert'in dediğini yapıp, onu beklemeden gitmek için, onun gelmeyeceğini söylemiştim. Şoför, "Neden?" Dediğinde, "Bilmiyorum." Diyip en arka koltuklara doğru ilerledim. Şoför de daha fazla bir şey sormadan servisi hareket ettirmişti. Son kez camdan arka bahçeye giden yolu kontrol etsem de, ne gelen vardı, ne de giden..

Yurda gelene kadar seviste sessizce oturmuş, tek kelime dahi etmemiştim. Yol boyunca ormanda yaşadıklarımı düşünmüştüm. Hala o çocuğun hareketlerine anlam vermeye çalışıyordum. Sanırım bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. O da Mert'le konuşmaktı.

Servisten koşar adımlarla inip, aynı hızla kaldığım odaya girmiştim. Odaya nasıl bir yüz ifadesiyle girdim, bilmiyorum. Ama Çağla'nın telaşla yanıma gelmesinden çok iyi görünmediğim ortadaydı.

"Sen iyi misin, bir şey mi oldu?" Çağla oturduğu masadan hemen ayaklanmış, kapının önünde dikilen bana doğru telaşla yaklaşmış, bedenimi süzerken sormuştu. "İyi görünmüyorsun. Yoksa yaralandın mı?" Bir süre kendi iç dünyamla bir savaşa girmiş, sakinleşmek adına kendime zaman tanımıştım. "Zeren, neden cevap vermiyorsun? Korkmaya başladım." Kendimi biraz daha toparladığımda gülümsemeye çalıştım.

NARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin