Gecenin bir vaktinde uyandırılan, sıcak yatağından kaldırılan çocuk, kendisini ürkütücü bir ormanda buldu. Yanında babası vardı ama onun yanında kendini hiç güvende hissetmiyordu. Korku dolu bakışları tanımadığı adamlarda ve babası arasında gidip geliyordu. Buraya niye getirildiğini bilmiyordu, sormaya da cesaret edemiyordu.
"Karşılığında kimin canını feda edeceksin?" diye sordu adamlardan biri.
"Oğlumu." Babası hiç tereddüt etmeden, en ufak bir vicdan belirtisi göstermeden onu feda etti. O yaşta anlamamıştı ama daha sonrasında korkunç bir şekilde öğrenmişti.
"Oğlunu mu?" Karşısındaki adam şaşkınlıkla arkada, korku dolu gözlerle onlara bakan çocuğa baktı.
Umursamaz bir şekilde omzunu silkip, "Evet, oğlumu," dedi. "Sen istediğim uyuşturucuyu bana temin et, bende istediğin büyüyü yaptırayım."
"Büyüyü yapmak için oğlunu feda mı edeceksin?" Adam hâla ciddi olmadığını, karşısındaki adamın kendi çocuğunun canına kıyamayacağını düşünüyordu.
"Onun canının benim için kıymetli olduğunu mu sanıyorsun?" Adamın dudaklarında şeytani bir gülümseme oluştu. "Mete! Buraya gel!"
İrkildi çocuk. Korkuyordu. Hem de çok fazla korkuyordu. Küçük bedeni tir tir titriyordu. Ama ne kadar korksa da babasına karşı gelemezdi. Karşı geldiği an, onun dediklerini yerine getirmezse çok fazla canı yanardı. Bu yüzden babasından ölesiye korksa da gitti.
Adam çocuğun yakasını tek eliyle tutup kendine doğru çekti. "Çocuk yapılır." Cebinden bir bıçak çıkardı. "Biri gider biri gelir. Ama iş fırsatları her zaman insanın ayağına gelmez." Bıçağı küçük çocuğun kalbine acımasızca sapladı. Ne kadar ciddi olduğunu karşısındaki adama kanıtlamak için kendi oğlunun kalbine bıçak saplayacak bir adamdı. Hiç düşünmeden onu öldüreceğini de biliyordu Mete.
Çocuğun acı feryadı ormanda yankılanırken, babasının kahkahası ona eşlik etti. Eziyet etmek, acı çeken insanların sesi ona zevk veriyordu. En sevdiği oyuncağı da oğluydu.
O gün, o ormanda kendi oğlunun kalbine bıçak saplayıp bundan zevk alan adamdan korkmasalardı, iş teklifini kabul etmeyip oradan koşarak uzalaşmasaydı Kuyaş Sürüsünün Alfası, Mete'nin babası kendi oğlunu gözünü kırpmadan feda edecekti.
Babası onun yakasını bırakınca, acı içinde kıvrılan çocuk ayakta duramayıp yere düştü.
"Eve kendin dönersin!" Anlaşmayı yapmamalarının sebebini oğlu olarak gördü. Sanki onu acı içinde kıvrandıran o değilmiş gibi, nerede olduğunu bile bilmeyen on yaşındaki çocuğu ormanda bırakıp gitti. Arkasına dönüp çocuğun ne halde olduğuna bakmadı bile.
Küçük çocuğun titreyen elleri kalbine saplı bıçağa gitti. Bıçağı küçük elleri ile kavradı. Gözünü sıkıca kapayıp bıçağı tüm gücüyle kalbinden çıkardı. Acı çığlıkları ormanda yankılandıktan hemen sonra bilincini tamamen kaybedip yere yığıldı.
Mete gördüğü rüyayla yerinden sıçrayarak uyandı. Sanki kalbinde bir bıçak varmış gibi eli kalbine gitti. Nefes nefese kalmış, terden saçları ıslanmıştı. Uzun süre sonra geçmişine dair bir anıyı rüyasında görmüştü, bir ara her gün gördüğü rüyalardan artık kurtulduğunu sanıyordu ama bugün ne kadar yanıldığını anlamış oldu.
Üzerindeki yorganı atıp yataktan indi. Gördüğü rüyanın etkisinden hâlâ çıkmamıştı. Elli kalbinde giyinme odasına oradan da tuvalete attı kendini. Musluğa uzanında ellerinin titrediğini gördü. Tıpkı kalbindeki bıçağı çıkarırken titrediği gibi... Ellerini lavabonun iki yanına koyup kafasını eğdi. Derin derin soluklar alarak kendini rahatlatmaya çalıştı. Ama bir kere rüyasında görmüştü, şimdi o anının tüm ayrıntıları zihninde canlanıyordu. Kanlar içinde uyandığını, henüz kurda dönüşmediği için günlerce göğüsünde acısını çektiği bıçak yarasını, acı çekmesine rağmen evini bulmak için evine kadar yürümesini... hepsini hatırladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...