Anlamak, sevmenin başlangıcıdır.
Ben Han'ı, hayatını, yaptıklarını anlamaya başladığım zaman onu sevmeye başladım. Onu tanımak istedim ve tanıdıkça ona karşı olan sevgim katlandıkça katlandı.
Şimdi onsuz yaşayamazmışım, onsuz nefes alamazmışım gibi hissediyordum.
Ben ilk defa intihara kalkıştım, onun sebebi de Han'ın artık nefes almadığını düşündüğüm için. Onun nefes alamadığı bir dünyada nefes almaktan utandığım için neredeyse kendimi boğarak öldürmek üzereydim.
Onu seviyorum. Bunu biliyordum. Ama sevgimin büyüklüğünü bende bu ayrılığımızda farkına varmıştım.
Ben Han'ı kendimden daha çok seviyorum.
Hiç ameliyat olmamışım gibi, karnımda bıçak ve sezaryen yarası yokmuş gibi, kolumda diş ve bileğimde kesik izi yokmuş gibi koşarak aşağı kata çocuk gibi zıplaya zıplaya inmeye başladım. Asansör bir türlü gelmediği için daha fazla sabredememiş merdivenlerden iniyordum.
"Zeren." Çağla küçük çocuğunu azarlar gibi kolumu tutup beni yavaşlatmaya, zıplamamı engellemeye çalıştı. "Yaralısın sen, yavaş ol."
"Han gelmiş, Han!" diye sevinçle şakıdım.
"Delirdi iyice. Kız dur." İki kolumu tutup beni durdurdu. Yaralı olmasam hiçbir güç beni durduramazdı ama yaralıyım maalesef.
"Duramam! Han geldi diyorum!" Karnımdaki yaralar acıyordu ama şu an hiçbir şey umrumda değildi.
"İki kurt gelmişte, Han olduğu ne malum?"
"Siyah olan Han, Çağla. Ben kocamın kurdunu biliyorum. Geldi. Benim için, bizim için geldi." Mutluluktan, sevinçten aktı göz yaşlarım. Kollarımı Çağla'ya sardım. Sevincimi arkadaşım ile paylaşmak istedim. "Yaşıyor, Çağla. Yaşadığını biliyordum ama ihtimali günlerdir kalbimi ağrıtıyordu. Kocam yaşıyor. Oğlum yaşıyor. Artık benden mutlusu yok, duramam."
"Tamam," dedi halime gülerek. "Yavaş inelim. Han'ın karşısına karnından kan damlayarak çıkma, gelir gelmez kalbine inmesin çocuğun."
Geri çekilip yüzüne baktım. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle kafamı salladım. Koluna girip bana destek vermesine izin verdim. Her ne kadar kafamı sallayarak onu onaylasam da arada adımlarımı hızlandırıp onu sinirlendiriyordum. Çocuk gibi beni azarlayıp durdu. Sonunda söz dinlemeyeceğimi anlayarak henüz iki kat aşağı inmiştik ki, beni kolumdan tutup zorla merdivenlerin olduğu yerden çıkarıp asansöre bindirdi. Asansör geç geldiği için bu sefer de ben sürekli söylenip durmuştum. Sanki Han aşağıda beni bekliyordu ve ben onu bekletiyormuşum gibi hissediyordum.
Sonunda asansör geldiğinde binmemiz ve inmemiz saatler sürmüş gibi gelmişti bana. Sanki zaman çok yavaş ilerliyordu.
Asansörden indiğimiz an koşacağımı anlayan Çağla, kolumu sıkıca tutarak beni engelledi. Çocuğunu zapt etmeye çalışan bir anneden farkı yoktu. Benimde şu an küçük bir çocuktan farkım yoktu. Zıplamak, koşarak sevdiğim adama gitmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...