"Zeren beni öldürecek." Çağla küçük Mete'ye bir bakış attı, arka koltukta uyuyordu.
"Zeren asıl beni öldürecek." Han dudaklarını ısırıp, elleriyle direksiyonu sıktı. "Kesinlikle beni kurşun manyağı yapacak, keşke eline silah vermeseydim."
"Keşke söyleseydik, böyle arkasında iş çeviriyormuşuz gibi oldu, içim hiç rahat değil. Ayrıca ben çok korkuyorum. Vaz mı geçsem?"
"Vazgeçebilirsin, kendini baskı altında hissetme," dedi Han.
"Sizin şehrinizde kalamam," dedi Çağla sessiz bir tonda.
Bir hafta önce Han'ın yaptığı teklifi reddetmişti, Kubai de kalmaya karar vermişti. Kararını Han'a söylediğinde, Han da kararına saygı duymuştu ama dün Çağla gitmek istediğini, istediği intikam için Han'a yardım etmek istediğini söylemişti. Çünkü Çağla dün Zeren'i ziyarete gitmişti, orada da Kuzey ve İnci'yi görmüştü. İkili alfa evinin bahçesinden çıkıyorlardı. İnci, Kuzey'in kucağımdaydı ve doğacak çocukları hakkında konuşurlarken arabalarına doğru ilerliyorlardı. Çağla'nın orada olduğunu fark etmediler bile, yani en azından Çağla öyle sanmıştı...
Kuzey, Çağla'nın kokusunu almış ama kafasını çevirip kıza bakmamıştı. Çünkü İnci, Çağla'nın onu sevdiğini öğrenmişti. Sır tutmayı beceremeyen Selin ağzından kaçırmıştı. İnci bu konuyu uzun uzun sorgulamış, Kuzey de büyük bir sabır ile tüm sorularını tek tek cevaplamıştı ve en ufak bir yanlış anlaşılma olmasına izin vermek istememişti. O yüzden de kıza dönüp bakmamıştı bile.
Çağla o görüntüden ve çocukları hakkında konuştuklarını duyduktan sonra oradan uzaklaşmıştı, Zeren'in yanına gitmekten vazgeçmişti. Ve o şehirde kaldığı sürece de hep bu görüntüye maruz kalacağını, bu tür hayalleri duymaya mahkum olacağını düşünerek Han'ı aramıştı. Han ile önce telefonda konuşup sonra buluşmuşlardı. Uzun uzun konuşmuşlardı. Han yüz kere emin olup olmadığını sormuştu.
Çağla'ya kalsa dün gece gitmek istemişti çünkü fikrinin değişeceğinden korkmuştu. Zeren ile konuşmamıştı, onunla konuşursa kesinlikle fikri değişirdi.
Dün gece Han'ın dedesi ve Ediz geldiğinden gidememişlerdi. Zeren bir barış yemeği düzenleyip herkesi eve zorla toplamıştı. Dedesi ve Han inat etse de, ikisini de ikna etmişti. Dedesini ikna etmesi çok daha zor olmuştu tabi, Han'ı birkaç öpücükle ikna etmeyi başarmıştı. İkili yemek boyunca birbirlerine ters bakışlar atsalar da dedesinin Mete'yi sevmesiyle ortam yumuşamıştı. Ediz ve Mete de çok iyi anlaşmıştı. Dün Han yorgun olduğunu söyleyip, bir gün daha düşünmesini isteyerek götürmemişti.
Çağla'nın fikri değişmemişti. Aksine Han'ın verdiği bir günde kafasında daha felaket senaryolar kurmuştu ve daha çok gitmek istemişti.
Han, Çağla'nın fikrinin değişmeyeceğini anlayınca fazla uzatmak istememişti. Açıkçası kendiside bunu istiyordu, Mete'nin daha fazla acı çekmesini istiyordu. İntikam ateşi içinde harmanlanmaya devam ediyordu, uzun bir süre sönecek gibi de değildi. Kolay bir ölümü hak etmiyor, ölüm onun için kurtuluş olur diyordu içinden defalarca. Normal davranıyordu, unutmuş gibi, artık Mete'yi takmıyor gibi duruyordu ama sadece belli etmemeye çalışıyordu. Mete'ye karşı hissettiği kin onu yiyip bitiriyordu, rüyalarında bile Mete'nin acı çektiğini görüyordu... Onu vurmasına rağmen, eşini ondan uzak tutmasına rağmen, kara büyücünün ona musallat olduğunu bilmesine rağmen, en sonunda oğlunu da almasına rağmen asla içi soğumamıştı. Daha fazlasını istiyordu, Mete'nin çektiği hiçbir acı Han'ı tatmin etmiyordu. Hep daha fazlasını istiyordu. Çok daha fazlasını...
Zeren uyur uyumaz onu defarca öpüp yavaşça çıkmıştı odasından. İkinci kattaki odasında yatan çocuğu da kucağına aldığı gibi evden çıkıp Çağla'nın kaldığı eve gitmişti. Şimdi de üçü birlikte Erlik sürüsüne gitmek için yoldalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...