Orenda kendini Aspen'in peşinden odaya attı. Çalışma odasından çıktığından beri peşinden koşarak ona yetişmeye çalışıyordu. Aspen ise sadece hızlı adımlarla yürümüş ve yol boyunca ona sorular soran Orenda'yı duymazdan gelmişti. Ona uymayan bir şekilde çok heyecanlıydı. Ama Orenda hiç de onun gibi hissetmiyordu. Tekrar eski hallerine döndüklerini düşündü, cevapsız sorulara. Patlamak üzere olan bir volkan gibiydi. Bu yüzden son sorusunu neredeyse bağırarak sordu.
''Aspen! Sana diyorum, ne oluyor?''
''Dedim ya evine gidiyoruz.''
''İyi de hiçbir açıklama yapmadın ki? Hangi evim? Nerede o? Ne zaman gidiyoruz? Niye gidiyoruz?''Orenda soruları birbiri ardınca dizmeye devam edecekken Aspen birden onu iki kolundan tutarak koltuklardan birine oturtunca sustu. Diğer koltuğu da çekip Orenda'nın karşısına getirdikten sonra kendisi oturdu. Hem heyecanlı hem odaklanmış görünüyordu.
''Annen sana küçüklüğünden beri şarkı söylüyor değil mi?''
''Şey... Evet.''
''Ve hiçbiri sadece eğlence olsun için değildi.''
''Nasıl yani?''
''Sizi özel yapan şey buydu. Sırlarınızı şarkılarınızda saklarsınız. Önemli bir haber olduğunda sadece meydana çıkar ve bir şarkı söylerdiniz. Halk bunun hoş bir gösteri olduğunu düşünürken sadece bazıları bunun bir haber olduğunu bilirdi. Şarkıyı orada ezberler ve özel teknikleri kullanarak şifresini çözerdi. Bu teknikleri şimdiye kadar kimse öğrenemedi. Sır gibi saklamayı başardınız. Ama şimdi sen varsın. Sen bunların sırrını çözebilirsin!''
''Bana çok umut bağlamıyor musun? Daha hatırlamadığım bir sürü şey var ve hatırlayacağımdan da emin değilim. Üstelik ben kampa geldiğimde çok küçüktüm. Belki de o teknikleri hiç öğrenmedim.''
''Eğer Aryan'ı biraz tanıdıysam bunları sana öğretmiştir. Onları biliyorsun. Sadece hatırlaman gerek. Ve o haritayı görünce hatırlayacağından eminim.''Aspen ona güvendiği kadar Orenda kendinden şüphe ediyordu. Karşısında oturan adam çok umutlu görünüyordu. Neredeyse mutlu. Ve bunların hepsini Orenda'ya bağlamıştı. Ama ya gerçekten bunları bilmiyorsa ve oraya kadar gittikten sonra hiçbir şey hatırlamazsa? Aspen'in gözlerinde kendisi yüzünden bir hayal kırıklığı görmek istemiyordu.
''Lütfen çok umutlanma Aspen. Ben... Ben kendime o kadar güvenmiyorum.''
Aspen ona yaklaşıp alnına bir öpücük bıraktı.
''Ben güveniyorum. İnan bana, anahtar orada.''Sonra Orenda'nın reddetmesine izin vermeden ayağa kalktı ve giyinme odasına gitti. Geri dönerken elinde bir bavul vardı.
''Şimdi hazırlanmalıyız.''
''Dur, bekle biraz. Hemen mi gidiyoruz?''
''Yarın.''
Orenda telaşla yerinden kalktı.
''Yarın mı? Ama nası- Bu çok erken değil mi?''
''Beklemeye ne gerek var? Buradaki işlerim zaten bitti. Birkaç güne kadar gitmiş olacaktım. Tek yaptığım bunu öne çekmek.''
''Ama...''Aspen bavula eşyalarını koymayı bırakıp endişeyle ellerini ovuşturan Orenda'ya döndü. Kaşları ağlayacak gibi büzülmüştü. Yaptığı şeyi bırakıp onun yanına gitti ve ovuşturmaktan kızarttığı ellerini avuçlarına aldı.
''Neyden korkuyorsun Orenda?'' ses tonu gayet samimiydi.
''Her şey çok hızlı ilerliyor. Bu hengamede kayboluyor gibi hissediyorum. Kendimi ararken kaybediyorum sanki.''
''Ben yanında olacağım. Ne zaman böyle hissedersen elimi tutabilirsin. Senin çapan olabilirim.''
Orenda hafifçe tebessüm ederek Aspen'in ellerini sıktı.
''İlk defa kamptan dışarı çıkacağım.''
''Güvende olacaksın. Seni yalnız bırakmayacağım. Hem özgür olmak istemiyor muydun? Sonunda ona kavuşacaksın. Yeni yerler göreceksin. Kendi dünyanın dışına çıkacaksın. Bunu istemez misin?''
Orenda'nın tebessümü biraz daha büyüdü.
''İsterim. Ama ya arkadaşlarım? Rem ve Tara. Onları burada mı bırakacağım? Onları bırakamam!''
''Dediğim gibi Orenda, tüm bunlar sona erdiğinde onları da yanımıza alırız.''
''Ya onları kaybedersek? Ya iletişimimiz koparsa? Ya-''
''Orenda, korktuğunu anlıyorum ama biraz abartmıyor musun? Onlar buradalar ve burada olacaklar. Tamam mı?''Orenda başını salladı ama hala kuşkuları vardı. Aspen bunu onun gözlerinde görerek Orenda'yı sakinleştirmek için kendine çekerek sarıldı. Orenda'nın başı tamda Aspen'in çenesinin altına geliyordu. Ne mükemmel bir uyum!
Sarılma bittiğinde Orenda sakinleşmiş görünüyordu.
''Şimdi daha iyi misin?''
Orenda başını salladı.
''Güzel... O zaman hazırlanalım. Senin de eşyalarını toplaman gerek. Bir eksiğin olursa söyle.''
''Tamam.''Orenda zaten üç parça olan eşyalarını toparlarken düşünceliydi. İlk defa büyük bir maceraya atılacaktı ve çok korkuyordu. Her şeyi değişecekti. Zaten değişmişti, bir daha değişecekti. Korkuyordu ve Aspen'e güvenmek istiyordu. Bundan sonra bir ihanet daha kaldıramazdı.
''Yarın ne zaman yola çıkacağız?''
''Güneş doğduğunda.''
''O kadar erken mi?''
''Evet. Bir sorun mu var?''
''Gitmeden önce Rem ve Tara ile görüşmek istiyorum. Onlara veda etmeden gidemem. Yoksa benim için çok endişelenirler.''
Aspen'in yüzünden bu durumu pek sevmediği açıkça okunuyordu.
''Öyle bakma hiç. Onlara veda etmeden gidemem. Ailem onlar benim.''
Aspen Orenda'nın yüzündeki kararlı bakışları görünce onunla hiç mücadeleye girmemeye karar verdi.
''Tamam, gitmeden önce onlarla görüşürsün.''Bu izinden sonra Orenda biraz daha rahatlamış olarak eşyalarını bavula koydu. Beyaz elbisesi alıp almama konusunda kararsız kalmıştı ama ne olur ne olmaz diye en sonunda almaya karar vermişti. Ama Aspen'e göstermemek için diğer elbiselerin arasına, görünmeyecek şekilde sıkıştırmıştı. Yani... Belki lazım olurdu ama Aspen'in şimdi bilemesine gerek yoktu.
İkisi de eşyalarını hazırlayınca Aspen bavulun klipslerini kapatıp kapının yanına koydu. Gece çökmüştü. Orenda pencereden dışarı bakıp karanlığı izlerken sadece birkaç saat sonra yıllarını geçirdiği yerden ayrılacağını ve muhtemelen bir daha asla dönmeyeceğini düşünüyordu. Kampta esirken günün birinde böyle bir özgürlüğü ancak hayal edebilirdi ama şimdi, ona ulaşmaya bu kadar yakınken korkutucu geliyordu.
Orenda öyle pencere kenarında dururken Aspen sessizce yaklaşıp arkasından sarıldı ona.
''Endişelenme.'' diye fısıldadı. ''Korktuğun gibi olmayacak.''
''Bunu bilemezsin.''
''İnan biliyorum. Senin zayıf bir kız olmadığını ve benim her zaman senin yanında olacağımı bildiğimden biliyorum.''
Orenda gülümsemesini saklamaya çalıştı ama başarılı olamadı.
''Bu aralar çok güzel cümleler kuruyorsunuz komutan. Korkmalı mıyım?''
Aspen gülümseyerek Orenda'yı şakağından öptü.
''Bilmiyorum küçük kuş? Korkmalı mısın?''
''Sanrım keyfini süreceğim.''
''İyi fikir.''
Biraz daha öyle durduktan sonra Aspen Orenda'yı bıraktı.
''Yatalım artık. Yarın bizi bekleyen bir yolculuk var.''
Orenda Aspen'i ikiletmeden yatağa girdi. Bu son anda olan ani kararlar onu çok yormuştu. Dinlenmesi gerekiyordu.
Kafası yatağa değer değmez uyku onu kucakladı. Öyle ki Aspen'in sarılmasını belli belirsiz hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANARYA
Fantasy"Kanaryam" diyordu bana. Beni bir kafese kapatmıştı. Gerçek, parmaklıklardan duvarları olan bir kafese. Ve benden şarkı söylememi istiyordu. Halkımın katili olan bu adama nasıl şarkı söyleyebilirim ki?