Aspen afallayarak Aryan'a baktı. Kafası karıştığı her halinden belliydi. Aryan'ı gözetmeye çalışırken Orenda'ya da bakıyor bir yandan da gardını korumaya çalışıyordu. Amcansının nasıl göründüğünü hatırlamıyordu. O idam edildiğinde sadece dört yaşındaydı. Onun hakkında pek bir şey de bilmiyordu. Sarayda onun adı anılmazdı bile. Sanki lanetlenmiş gibiydi. Onun hakkında tek bildiği ihanet ettiğiydi. Bir de belli belirsiz hatıralar. Onun gibi hisseden sadece o değildi. Orenda'da da şaşkındı. Sonunda babasının kim olduğunu öğrenmişti. Hiç beklemediği bir anda beklemediği bir şekilde. Sonunda benliğindeki son kayıp parçayı da bulmuştu. Kalbi heyecanla atıyor, daha fazlasını öğrenemek için yanıp tutuşuyordu.
"Baba..." dedi fısıltıyla. Buna rağmen Aryan onu duydu. Hafifçe dolan gözlerini kırpıştırarak yaşlardan kurtuldu. Ağlamanın sırası değildi. Gözlerinin düşmanını net görmesi lazımdı.
"Orenda Doran'ın kızı mı? Nasıl?" dedi Aspen.
"Biz aşıktık çocuk. Herşeye rağmen, aramızda asırlarca süren o savaşa rağmen. Babanın onu benden almasına rağmen."
"O bir haindi!"
"Tek suçu beni sevmesiydi!"
Aryan'ın sesi ilk defa yükselmişti. Yüzü vahşileşmiş, hançerlerini daha sıkı kavramıştı. Ama saldırmadı. Anlatacakları bitmemişti.
"Aşkımızı herkesten gizledik. Gizli gizli buluştuk. Sadece kısacık zamanlar için. Kimse öğrenmesin, şüphelenmesin diye çok dikkatliydik. Ama sonra biri bizi görmüş. Hem de benim klanımdan. Bir buluşmanın ardından saraya döndüğümde beni hapsetmeye çalıştılar ama ben kaçtım. Risk alarak doğruca yılanların bölgesine gittim."
"Yılan" kelimesini neredeyse tükürürce söylemişti.
"Doran'ı buldum. Haber daha onlara ulaşmamıştı. Ona kaçalım dedim, kaçmalıyız. O ise kalmak istedi. Aşkımızın bu on yıllardır süren savaşı bitirebileceğini düşündü. Biten tek şey ise hayatı oldu."
Öfkeli mi üzgün mü olduğu anlaşılmıyordu.
"Sonra geri döndüm. Beni de öldüreceklerini biliyordum. Bu yüzden onlardan önce davrandım ve büyükbabamı öldürerek klanın başına geçtim. Yaaptığımı kimse kabul etmese de kimse karşı çıkacak kadar cesur değildi. Beni kimse yenemezdi. Zamanla unuttular zaten. Yada konuşmaya cesaret edemediler. Ne de olsa korku etkili bir yönetim aracıdır."
Aryan Aspen'i gözlemeye devam ederken bir an Orenda'ya baktı. Orenda dizlerlerinin üstüne doğrulmuş kocaman açılmış gözleri ile annesine bakıyordu. Dehşete düşmüş bir ifadesi vardı. Aryan sırıttı.
"Bana öyle bakma çocuğum. Büyükbabanın nasıl bir zalim olduğunu bilseydin bana hak verirdin. O yaşlı adam bunu çoktan hak etmişti. Ben merhamet edip ona acısız bir ölüm sundum. Taht nasıl olsa bana kalacaktı zaten. Beklemediğim şey ise hamile kalmamdı. Sonra sen oldun Orenda."
Adını ilk defa söylemişti. Orenda dolan gözlerini saklamaya çalışmadı. Evet, o gerçekten yıllar önceki annesiydi.Sonunda Aspen sessizliğini bozdu.
"Yani şimdi biz kuzen miyiz?" dedi bir Orenda'ya bir Aryan'a bakarak.
"Evet."
Sindirilmesi gereken çok fazla bilgi vardı. Aspen için bile fazlaydı bunlar. Yıllar boyunca hikayeyi hep tek taraflı dinlemişti.
"O zaman neden bizi nişanladın anne?" diye sordu Orenda feryat eder gibi. Aynı soruyu Aspen'de merak ediyordu.
"Çünkü bana babandan kalan tek şey sendin ve onun savaşı bitirme umuduydu. Ben de sen yapabilirsin diye düşündüm. Onun yapamadığını ikimiz yapabilirdik. Yaptık da. Savaş durdu, topraklarımıza tekrar huzur geldi."
"O zaman anne babamı neden öldürdün? Tekrar savaş çıksın mı istedin!"
"Adalet istedim."
"Amcamı öldürdükleri için mi? Bu o zamanlar kuraldı. İhanet eden kim olursa olsun ölmek zorundaydı, babam bile! Amcam bunu bilerek yaptı her şeyi!"
"Amcan bu yüzden mi idam edildi sanıyorsun?"
Aspen'in aklı karıştı.
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Başta ben de öyle sandım. İdam edildi çünkü kural buydu ve o barışı getirmeyi başaramadı. Ama denedi ve bedelini ödedi. Ama bir gün, Orenda'nın onuncu yaş günündeki partide baban çok sarhoş oldu. Asla bu kadar sarhoş olmasına izin vermezdi ama sarayımın bir gün evlilik yoluyla onun klanına geçeceğinden o kadar emindi ki evime her geldiğinde daha rahat hareket ediyordu. İşte o gün söyledi bütün gerçekleri. Amcanı aslında neden öldürdüğünü."
"Neden?"
Aryan cevap vermeden önce bekledi. Gerilim yaratmak için değil hala dinmemiş öfkesini kontrol altına almak için.
"Neden!" diye yineledi sorusunu Aspen.
"Çünkü baban tahtı ondan alır diye korkmuş! Babanın tüm bu barış çağrılarına onu devirmek istiyor gözüyle bakmış. Ve o barış ihtimalini bile düşünmeden tahtını korumak için Doran'ı, öz kardeşini astı! Ve bunu bana anlattı. Hem de gülerek. Benim çektiğim acıdan eğlenerek. Orenda'nın doğumuyla barış yapana kaybettiğimiz sadece o iki senede klanımdan 187 kişi öldü sizin yüzünüzden. İçinde çocuklar bile vardı. Eğer Doran'ı da katarsak 188. Bir kişinin bencilliği yüzünden ölen insanların sadece bir kısmı bunlar."
"Siz de öldürdünüz."
"Ben de bundan bahsediyorum işte. Savaş bitmedi. Ve bana söyler misin, Bu savaştan kim kazançlı çıktı? Sen mi? Ben mi? Klanlarımız mı? Dİğer klanlar mı? Biz kavga halindeyken onların bundan yararlanarak güçlendikleri doğru elbette. Ama bize ne kazandırdı? Uçsuz bucaksız mezarlıklar. Ne savaşı bitirmek isteyen amcan kazandı ne de baban. Onu oracıkta öldürmek istedim. Boğarak, solk borusundaki nabzın önce yavaşlayıp sonra kesildiğini avuçlarımda hissederek... Ama bu adil olmazdı. Bekledim ben de. Hayatımdaki en zor şeydi o bekleyiş. İki gün sonra tek başıma kaleden çıktım ve sizin topraklarına girdim. Kaleye sızdım. Sonrasını biliyorsun zaten."
"..."
"..."
Hala sindirmek için çok fazla bilgi vardı. Orenda kendini sarhoş gibi hissediyordu. Gülmek mi ağlamak mı istediğine karar veremedi. Hem sonunda kim olduğunu öğrenerek tüm eksik parçalarını tamamlamış hem de hayatında ilk defa babasının yasını tutmaya başlamıştı. Onu hatırlamıyordu. Bir kere bile görmemişti onu. Ama şimdi hissediyordu. Tüm zaman boyunca, ondan haberi olmadığı zamanlarda bile o hep onun yanındaydı. Onu korumuştu. Orenda'nın göğsü karıncalandı. Babasına sarılmak istiyordu, onu öpmek, koklamak, dizinde yatmak, masallar dinlemek, oyunlar oynamk, kaçırdığı her şeyi telafi etmek istiyordu. İçinde bir nefretin uyandığını hissetti. Öyle yoğundu ki bu, en dehşetli anında hissettiği korkudan bile büyüktü. Onu içten içe kavuruyor, adeta yok ediyordu. Aspen'e baktı. Bu sefer korkusuzca. Nefretinden aldığı sarsılmaz güçle. O da kafası karışık görünüyordu. Gardını korumakta zorlanıyordu. İnandığı tüm o şeyler yslsn çıkmıştı. Orenda onu anlayabiliyordu ama şefkat hissetmiyordu. Kılıcı hala elindeydi. Aspen suçsuz olabilirdi. O da kendisi gibi başkalarının hatalarının kurbanları olmuştu. Ama annesi de ona kurban etmeyecekti. Tek sahip olduğu kişi annesiydi. Onu da canı pahasına koruyacaktı.
"Bunları duymak sana zor gelmiş olmalı." dedi Aryan bir süre sonra. "Gerçekler-"
"Kes sesini!"
Aspen toparlanıp kardını düzeltti. Şimdi tekrar savaş pozisyonundaydı.
"Neden inanayım ki sana?"
"Eğer her şey burada bitecekse sana yalan söylemek bana ne kazandıracak?"
"Beynimi yıkamaya çalışıyorsun! Hala anne babamın kanı var ellerinde! Ve ben o kanı temizleyeceğim!"
"Sadece babanın kanı."
Aspen bir adım öne çıkmışken durdu.
"Ne?"
"Anneni benim öldürdüğümü mü sanıyorsun sen? Ben gittiğim de o zaten ölmüştü. Ve başında durmuş elinde kanlı bıçak tutan kim di tahmin et bakalım."
Aspen'in gözleri faltaşı gibi açıldı. Kim olduğunu biliyordu.
"Evet, baban."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANARYA
Fantasia"Kanaryam" diyordu bana. Beni bir kafese kapatmıştı. Gerçek, parmaklıklardan duvarları olan bir kafese. Ve benden şarkı söylememi istiyordu. Halkımın katili olan bu adama nasıl şarkı söyleyebilirim ki?