Bıçak tam kalbine saplandığında ses bile çıkaramadı. Önce elindeki yayı düşürdü hemen ardından kendi camdan aşağı düşerek iğrenç bir kemik kırılma sesi ile yere çakıldı. Manzara o kadar iğrençti ki Orenda bu sefer kendini tutamayarak midesinden gelen acı suyu ayaklarının dibine boşalttı. Dizleri titriyordu. Eğer Aspen onu tutmuyor olsaydı çoktan yere kapaklanmış olurdu. Ama henüz o kadar şanslı değildi.
Aspen memnun bir şekilde Muray'a baktı. Aspen Aryan ile konuşurken bir anlık dikkat dağınıklığından faydalanan bir asker sarayın bir penceresinden onu öldürmek için okunu çekmişti ama Muray ondan önce davranmıştı. Onu bu yüzden yanına almıştı işte. Duygusuz bir ölüm makinesiydi o. KEndini koruyacağını biliyordu. Yİne de işi şansa bırakmaya gerek yoktu. Orenda'yı tam önüne çekip kılıcını boğazına yasladı. Keskin bıçak zaten yaralı olan boğazına değer değmez Orenda inledi. Dayanılmaz bir acısı vardı.
"Küçük numaran eğlenceliydi Aryan. Ama şimdi ciddileşme zamanı. Artık kaçacak yerin yok. Kapana kısıldın. En azından onurlu bir ölüm istiyorsan beni daha fazla uğraştırmadan dışarı çık."
"Senin kılıcından gelecek hiçbir ölümün onurlu bir tarafı olamaz."
"Öyle mi?" ASpen sıkılarak üfledi. "O zaman şöyle diyelim; eğer aşağı gelmezsen kızını öldüreceğim. Yavaş yavaş ve acılı. Ölmeden önce dünyadaki tüm acıları tatmış olacak. İstersen şimdi başlayaylım. Bakalım kızının çığlıklarına ne kadar sabredebileceksin?"
Aspen meydan okuyarak Aryan'a baktıktan sonra kılıcı boğazından çekti ama onu serbest bırakmadı. Bıcağı karnına dayayıp eliyle de boğazını tuttu ve sıktı. Azıcık sıkmasına rağmen acı Orenda'yı ağlatacak kadar şiddetliydi. Durmuş olan kanaması tekrar başladı. Aspen yavaşça sıkmaya devam ediyor eline bulaşan kanı zerre kadar umursamıyordu. Orenda'yı nefessiz bırakana kadar sıktı. Artık çığlık bile atamıyordu Orenda. Aspen ise bunları yaparken gözlerini bir an bile olsun Aryan'dan ayırmadı. Hemen teslim olsun istemiyordu zaten. Onun kızına yaptıklarını izlesin ve acı çeksin istiyordu. Ama Aryan'ın en ufak bir mimiği bile kımıldamadı. Sanki öz kızını değil de baş düşmanının acı çekmesini izliyordu.Orenda nefessizlikten şakaklarının zonkladığını hissetti. Bayılmak üzereydi. Canı o kadar yanıyordu ki çırpınamıyordu bile. Bİr ümit annesine baktı yaşlı gözlerle. Onu taş gibi bir ifade ile ona baktığını görünce inanamadı. Kalbinin acısından bir an canının acısını unuttu. Yıllardır görüşmemişlerdi ama böyle mi olacaktı kavuşmaları. Onu hiç özlememiş miydi? Bir kızı olduğunu unutmuş muydu çoktan? neden öylece bakıyordu? En azından kaşlarını çatsaydı, bakışlarını kaçırsaydı ya! Onu hala önemsediğine dair bir şey. Ufacık bir şey... Ama Orenda gözleri kararırken bile annesi ona dik dik bakmaya devam ediyordu. Sonra dizleri onu daha fazla taşıyamadı ve yere düştü. Bilinci kaybolurken hatırladığı son şey nemli ve soğuk toprağın rahatlatıcı hissiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANARYA
Fantasy"Kanaryam" diyordu bana. Beni bir kafese kapatmıştı. Gerçek, parmaklıklardan duvarları olan bir kafese. Ve benden şarkı söylememi istiyordu. Halkımın katili olan bu adama nasıl şarkı söyleyebilirim ki?