Kızlar sabah kalkıp her zamanki gibi antrenmana gitmişlerdi. Saliha'nın cezası bittiği için artık antrenmanlarda yer alıyordu ve kafasındaki tüm soru işaretlerini, karmaşaları topa aktarıyor gibiydi; kimse onun attığı toplara ne blok ne de defans yapabiliyordu. Nihayet antrenman son düdüğü duymaları ile bitmişti ama Saliha devam etmek istiyordu, içi o kadar doluydu.
"Saliş, ne bu surat?" dedi Eda, üzgün duran Saliha'ya.
"Hiç abla, daha da oynamak istiyordum."
"Böyle çarı da ilk defa görüyorum, hadi git dinlen bugün çok iyiydin."
Saliha, Eda'ya gülümseyip soyunma odasına doğru geçti. Hande bir sponsorluk için reklam çekimindeydi.
"Şaliş, eve mi geçiyorsun?"
"Yok İlkin, Hande'nin yanına gidecektim."
"Aa, o zaman ben de senle geleyim mi? Ben de Elif'imi görürüm."
Saliha, Elif'in adını duymasıyla eli ayağına dolaşmıştı. İlkin'in hiçbir şeyden haberi yoktu. Ona anlatmak istiyordu ama önlerinde çok önemli bir turnuva vardı. Ortalığı karıştırmak istemiyordu. Tüm gece bunu düşünmüştü ve sabah bu kararı almıştı: milli dönem bitene kadar Elif'e hiçbir şey söylemeyecekti. Zaten onca yıl uzak kalmıştı, onlara bir üç ay daha kalabilirdi. İlkin, Saliha'nın kafasının önünde ellerini sallayıp onu daldığı yerden tekrar geri getirdi.
"Daldın gittin, noldu bir şey mi oldu?"
"Yok yok, bir anlık yorgunluk çöktü herhalde."
"E, çok normal. Sahada neydin öyle ya, her topun öldü kızım. Valla arkada manşetine koşmaktan belim ağrıyor."
"Özür dilerim ya."
"Saçmalama, hadi gidelim. Ben Elom'u özledim." Saliha gülerek,
"Kavuşturalım o zaman seni Elona."
Arabada giderken Saliha, İlkin'e üvey annesinin de olayının tamamen sonlandığını anlattı. İlkin, Saliha'ya biraz trip attı.
"O kadar şey olmuş, sen hiçbirini bana anlatmadın."
"İlkin, herkese zarar veriyorum. Her yardım istediğimde benim yüzümden canınız sıkılsın istemedim."
"Sıkılacaksa senden sıkılacak Saliha, bir daha benden bir şey saklama." Saliha suçlu hissediyordu. İlkin hep onun yanındaydı, her koşulda. Ama onu Elif'e karşı böyle bir şeyi saklamasını istemek bencillik olacaktı ve araları benim yüzümden bozulacaktı. En iyisi bilmemesiydi.
"Tamam," dedi Saliha, içindeki suçluluğu bastırarak.
Nihayet reklam çekilen yere gelmişlerdi. Bu, Eczacıbaşı'nın bir reklamıydı ve ikisi de turuncuların içinde oradan oraya koşturuyordu. İlk Elif fark etti onları. "İlkin!" diye bağırarak koştu İlkin'e. Hande, Elif'in bağırmasıyla bize döndü. Çekikleri birden canlandı, canı sıkıldığı her halinden belli oluyordu. Hande kamera hiç sevmiyordu. O da yanımıza geldi. İlk Elif'ten boşalan İlkin'e sarıldı, ardından bana. Nedense üzerindeki yorgunluk reklam çekiminden kalan bir şey değilmiş gibi geldi.
"Hoş geldin canım."
"Hiç hoş bulmadım Hande Hanım." Hande afalladı bu sözle.
"Neden?"
"Ne bu halin, canını kim sıktı?"
"Hiç, reklam çekimlerinden nefret ediyorum," dedi Saliha'nın omzuna kafasını yaslayarak. Saliha bir şey diyecekken Elif söze atladı.