* 47

147 20 13
                                    

3 ay sonra ...


Saliha'nın gidişi, Hande'nin hayatını bir felakete dönüştürmüştü. Günler, aylar boyunca geçerken, Hande'nin ruhu derin bir yaraya dönüştü. Artık sabahları gözlerini açtığında, kendisini bir çölde susuz kalmış gibi hissediyordu. O an Saliha'nın gidişinin acısı, her şeyin önündeydi. Şehirlerin kalabalığı, sokakların gürültüsü, artık ona sadece sessiz birer boşluk olarak geliyordu.

İşe gitmek zorunda kaldığında, vücudu adeta onu terk etmiş gibi hissediyordu. Adımları ağır, gözleri ise uykusuzluk ve umutsuzlukla yorgundu. Sahada, antrenmanlar ve maçlar sırasında yaşadığı performans düşüklüğü, artık sadece fiziksel değil, ruhsal bir düşüşün de belirtisiydi. Topun sesinde, saha zemininde, tribünlerin alkışlarında Saliha'yı arıyor, onun yokluğunu her hareketinde hissediyordu. Eski enerjisi ve tutkusundan eser yoktu; voleybol, artık sadece bir kaçış yolu değil, kaybettiği her şeyin daha da derinleşmiş bir hatırası haline gelmişti.

Gece, yine aşırı içmiş ve yatağa bile ulaşamadan kanepede sızıp kalmıştı. Sabahın ilk ışıkları odaya vurduğunda, Simge içeri girdi ve Hande'yi sarsarak uyandırmaya çalıştı. 

"Hande, uyan artık! Maça geç kalıyorsun," dedi, sesi hafifçe endişeliydi.

Hande, gözlerini araladı, ama tamamen ayılamamıştı. Simge'nin sözlerini anlamaya çalışırken, bir an için nerede olduğunu bile hatırlayamadı. "Maç mı? Hangi maç?" diye mırıldandı, alkolün etkisi hala üzerindeydi.

Simge, Hande'ye yardım ederek onu ayağa kaldırmaya çalıştı.

"Maçımız var, unuttun mu? Kalk, hazırlanman gerek!"

Hande, bir an için donup kaldı. Maç tamamen aklından çıkmıştı. Başını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalıştı ve aceleyle hazırlanmaya başladı. Ama ne yaparsa yapsın, zamanında yetişemeyeceği belliydi. Salona geldiğinde, takım arkadaşları çoktan ısınmaya başlamıştı bile. Koç, Hande'yi gördüğünde gözleri sinirle doldu.

"Hande! Nerede kaldın? Takım arkadaşlarını yarı yolda bırakıyorsun," diye sert bir şekilde çıkıştı.

 Hande, koçunun bu tepkisi karşısında bir şey söyleyemedi, başını eğerek sessizce ısınmaya başladı. Ama zihni hala berrak değildi, tamamen odaklanamıyordu.

Maç başladığında, sahada Hande'nin performansı tam anlamıyla düşüktü. Maç boyunca Hande'nin konsantrasyon eksikliği ve kötü performansı, takımının yenilgisine neden oldu. Maçın sonunda, koç Hande'ye bir kez daha sert bir şekilde çıkıştı.

"Bu şekilde devam edemezsin, Hande! Kendine çeki düzen vermek zorundasın."

Hande, koçunun bu sözleri karşısında içinden yükselen öfkeyi ve çaresizliği bastırmaya çalıştı. Sessizce eşyalarını topladı ve soyunma odasından çıkıp otoparka doğru ilerledi. Aracına binerken, bir an için başını ellerinin arasına alıp derin bir nefes aldı.

Tam bu sırada, Zehra sessizce Hande'nin yanına yaklaştı. 

"Hande,"

Hande, Zehra'nın sesini duyduğunda başını kaldırdı ve ona baktı. 


*Zehra*

Koç, Hande'yi maç sonunda bir kez daha azarladığında, Zehra'nın içinde garip bir his belirdi. Filenin karşı tarafında duran, bir zamanlar kendisine hem ilham kaynağı olan hem de kalbini kıran bu kadının, şimdi bu kadar kırılgan ve dağılmış olması Zehra'ya saçma geliyordu. Hande'nin yüzündeki yorgunluk, omuzlarındaki ağırlık, Zehra'nın içindeki eski bastırdığı hisleri yeniden uyandırmıştı.

Sızı /HansalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin