Elif derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Saliha, ben... ben senden özür dilemek istiyorum. Sana inanmamıştım ama yanıldığımı anladım. Yeni DNA testini yaptırdık ve sonuç aynı çıktı. Sen benim ablammışsın. Bunu öğrendiğimde kendimi çok kötü hissettim. Sana yaptığım haksızlık için özür dilerim."
Saliha, Elif'in söylediklerini sindirmeye çalışırken gözleri doldu ve sesi titreyerek konuştu.
"Elif, ne saçmalıyorsun sen"
Elif, suçluluk ve utançla başını eğdi. "Haklısın, Saliha. O zaman sana inanmadık ve sana çok haksızlık ettik. Ama şimdi gerçeği biliyoruz ve senden özür dilemeye geldik. Lütfen beni affet."
Saliha'nın gözleri öfkeyle parladı. "Elif, bu kadar kolay mı sanıyorsun? Bana olanları, yaşadıklarımı, hissettiğim acıyı unutmamı mı bekliyorsun?"
Hande, Saliha'nın kolunu tutarak onu sakinleştirmeye çalıştı. "Saliha, lütfen sakin ol. Elif gerçekten pişman gibi görünüyor. Belki ona bir şans vermelisin."
Saliha derin bir nefes alarak Hande'ye döndü. "Hande, biliyorum ama bu gerçekten zor. Onların bana inanmadığı günleri unutmak kolay değil."
İlkin, durumu toparlamak için bir adım attı. "Saliha, Elif gerçekten pişman ve seni anladığını söylüyor. Ona bir şans ver, belki de geçmişi tamir edebiliriz."
Saliha, bir süre sessiz kaldı ve ardından gözyaşlarını silerek Elif'e döndü.
"Benim bu yaşıma kadar zaten bir ailem yoktu ama sizi buldum sandım, ailemi buldum sandım. Ufacık bir sevgi kırıntısı için size geldim, siz benim ailemmişsiniz dedim. Ama siz ne yaptınız? Bana sanki sizin düşmanınız gibi davrandınız. Beni nasıl o gün parkta bıraktılarsa, o gün de o masada bıraktınız. Benim bir aileye ihtiyacım yok Elif, şimdi gitsen iyi olacak. Kalbini daha fazla kırmak istemem. Acısını iyi bilirim, hemen geçmez."
Elif başta itiraz etmek istedi.
"Ne olur Saliha, biraz olsun düşünmez misin?" dese de Saliha'da tık yoktu. Saliha'nın içinde ise o sırada fırtınalar kopuyordu. Kardeşi ona yalvarıyordu, aynı onun yıllar önce yalvardığı gibi. Ama onu affetmeye ne kalbi ne de aklı izin veriyordu.
Tek diyebildiği "Git," olmuştu. Elif daha fazla dayanamadı, Saliha'nın boynuna atladı. Saliha, sarılmasına karşılık vermedi.
Elif, Saliha'nın boynuna sarılmışken hıçkırarak ağlamaya başladı. Saliha'nın gözleri bir an için yumuşadı, ancak içindeki öfke ve kırgınlık ağır basıyordu. Elif'in sarılmasına karşılık veremedi, çünkü hissettiği acı çok derindi. Gözyaşları sessizce yanaklarından süzüldü. Hande ve İlkin bu duygusal anı izlerken birbirlerine baktılar. Hande, Elif'in yanına yaklaştı ve onu hafifçe omzundan tutarak geri çekti.
"Elif, belki de Saliha'nın biraz zamana ihtiyacı var," dedi nazikçe. Elif gözyaşları içinde başını salladı.
"Haklısın, Hande. Saliha, sana yaptıklarımızı affetmen için zaman tanıyacağım. Ama bil ki, seni bulduğumuz için çok mutluyum ve bunu düzeltmek için elimden geleni yapacağım."
Saliha derin bir nefes alarak Elif'e baktı.
"Elif, belki bir gün seni affedebilirim ama şu an değil. Çok fazla şey yaşadım ve bu yaraları sarmak zaman alacak."
Elif, başını öne eğerek, "Anlıyorum, Saliha. Kendine iyi bak," dedi ve ağır adımlarla kapıya yöneldi. Kapının önünde durup son bir kez arkasına baktı. Saliha hala gözyaşlarını siliyordu. Elif, kalbinde bir umut kırıntısıyla evden çıktı. Hande, Saliha'nın yanına oturdu ve kolunu omzuna attı.