* 54

209 26 10
                                    


Sabah olduğunda, Saliha ve Hande, hastanenin soğuk koridorlarında doktoru bekliyorlardı. Hande, göz ucuyla Saliha'ya baktı; onun endişeli olduğunu hissediyordu. Saliha'nın elleri titriyordu, ama kararlıydı. Nihayet doktor onları odaya çağırdı.

Doktor, masasının arkasına oturup sonuçları gözden geçirirken, Saliha ve Hande sessizce oturmuş bekliyorlardı. Doktor başını kaldırıp Saliha'ya dönerek derin bir nefes aldı.

"Saliha, durumu ciddiyetle değerlendirdim," diye söze başladı.

"Önünüzde iki seçenek var. Birincisi, spor hayatını tamamen bırakmak, voleybolu bırakıp tedaviye odaklanmak. İkinci seçenek ise Polonya'daki alternatif tedavi yöntemini denemek. Bu yöntemle belki bir iki sene daha oynayabilirsin."

Saliha'nın yüzü bir an durgunlaştı. Sonra sordu

"Bir iki yıl mı? Bundan emin misiniz?"

Doktor kaşlarını hafifçe çatarak düşündü.

"En fazla, Saliha. Dürüst olmak gerekirse, senin durumunda biri için bu sürenin bir yıldan fazla olacağını sanmıyorum. Ama yine de kararı sen vermelisin."

Saliha derin bir nefes alıp başını salladı. Kafasında onlarca düşünce dolaşıyordu, ama ağzından tek kelime çıkmadı. Doktor onların yanından ayrıldıktan sonra Hande, zor da olsa konuşmayı başardı.

"Beraber gidelim Polonya'ya, Saliha. Sen orada oynarken ben de hep yanında olurum. Hiç bırakmam elini," dedi Hande, gözlerinde bir parıltı ile.

Saliha Hande'nin tatlı ve düşünceli tavrını takdir etse de içindeki ağırlık daha baskındı. Başını iki yana sallayarak yavaşça konuşmaya başladı. "Bu çok güzel bir düşünce, Hande... Ama... Saçma. Bir yıl için senin bütün düzenini bozmak istemiyorum."

Hande, onun ne demek istediğini tam anlamadan kaşlarını çattı. "Ne demek istiyorsun?"

Saliha derin bir nefes aldı, gözlerini Hande'nin gözlerine dikti. "Bırakacağım, Hande. Voleybolu bırakacağım. Bir yıl için bu acıyı çekmek istemiyorum. Ailemden, senden uzak kalmak istemiyorum."

Hande şaşkın bir şekilde geri çekildi.

"Emin misin? Yani... Bu senin tutkun. Voleybol, senin hayatın."

Saliha, Hande'nin elini tuttu ve sıkıca sıktı.

"Eminim. Benim için en önemli olan sensin, Hande. Bir yıl daha oynamak için her şeyi riske atamam."

Hande, Saliha'nın bu kararlılığı karşısında bir şey diyemedi, sadece onun gözlerinin içine bakarak başını salladı. Ardından Saliha, telefonunu çıkarıp doktorunu aradı.

"Voleybolu bırakmak istiyorum," dedi Saliha, sesi kararlıydı. "Buradaki tedaviye devam edeceğim."

Telefonu kapattıktan sonra Hande, onun omzuna sarıldı. "Yanındayım," dedi. "Bu kararını destekliyorum. Ne olursa olsun, birlikteyiz."

Saliha, Hande'nin sarılmasına karşılık verirken gözleri doldu. İçindeki tüm tereddütler yavaşça siliniyordu. Şimdi artık yalnızca birbirlerine tutunacaklardı, her ne olursa olsun.

***

Hande ve Saliha, hastaneden döndüklerinde evde hoş bir akşam yemeği hazırlama fikri ikisine de iyi geldi. Hande, Saliha'nın kararının ardından ona destek olma isteğiyle dolup taşıyordu. Birlikte, yakın arkadaşlarını ve ailelerini davet edecekleri bu akşamı daha özel kılmak istiyorlardı.

Mutfakta hazırlıklar başlarken, aralarındaki uyum eğlenceli bir şekilde kendini gösteriyordu. Saliha, masayı hazırlarken Hande mutfakta sebzeleri doğruyordu. Hande bıçağı büyük bir ustalıkla kullanıyor gibi gözükmeye çalışsa da elini kesmekten kıl payı kurtuluyordu.

Sızı /HansalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin