Saliha, Mavi'den ayrılıp eve döndüğünde, içindeki karmaşa ve belirsizlik hala devam ediyordu. Kapıyı sessizce açtı ve içeri girdi. Hande'nin yanında olup yaşadıklarını anlatmak istiyordu ama içeri girdiğinde bir konuşmaya kulak misafiri oldu.
"Balım, hayırdır ne bu halin?" diye sordu Ece.
"Ne varmış halimde?"
"Üzerinden kamyon geçmiş gibi."
"Geçti sayılır," dedi Hande, derin bir iç çekerek. Sonra olanları Ece'ye uzun uzun anlattı.
"Hande, farkında mısın? Saliha ile beraber olduğundan beri başında sürekli bir olay var," dedi Ece.
"Evet ama..."
"Evet, Saliha çok iyi biri ve çok sevdiğini biliyorum, o da seni çok seviyor. Ama aşk her zaman bu kadar yormamalı, Hande."
"Ne demek istiyorsun, Ece?"
"Saliha'nın etrafında dönen hayat sana zarar veriyor."
"Sana bırak demiyorum ama biraz uzak durabilirsin. Bu kadar eski hayatıyla içli dışlı olman gerek yok."
Ece biraz da olsa haklıydı. Hande'nin eskiden hayatında tek sorun babasıyken şimdi Saliha'nın sorunları ile çok içli dışlı oluyordu. Ama onun sevgisi bunların hepsinden büyüktü.
"Ece ama.."
Saliha, Ece ve Hande'nin konuşmasını duyduktan sonra, içindeki keder ve suçluluk hissi daha da derinleşti. Kapıyı sessizce kapatıp apartmandan çıktı. Gece karanlığına doğru adımlarını hızlandırdı, nereye gittiğini bilmeden yürümeye başladı. Kafasındaki düşünceler, Ece'nin söyledikleri ve Hande'nin onu savunurken yaşadığı tereddüt, zihninde yankılanıyordu.
Bir süre sonra, sokak lambalarının aydınlattığı ıssız bir parkta oturdu. Saatin ne kadar geçtiğini fark etmeden, düşüncelerine dalmış bir halde oturuyordu. Hande'yi ve onun yanında olmanın ona verdiği yükü düşündü. Onu zor durumda bırakmak istemediği için, böyle yapmanın en iyisi olduğunu kendine söylemeye çalışıyordu.
Vakit epey geç olmuştu ve Hande endişelenmeye başlamıştı. Saliha'yı defalarca aradı ama her seferinde telefon uzun uzun çaldı, açan olmadı. Sonunda Saliha, Hande'nin ısrarlarına dayanamayıp telefonu açtı.
"Saliha, neredesin? Saat çok geç oldu, eve ne zaman geleceksin?" diye sordu Hande, sesinde açık bir endişe vardı.
Saliha derin bir nefes aldı, sesi titrek ve hüzünlüydü. "Dışarıdayım, Hande. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı."
Hande, Saliha'nın sesindeki kırılganlığı duyunca, onun gerçekten kötü durumda olduğunu anladı.
"Saliha, iyi misin? Nerede olduğunu söyle, hemen yanına geleyim."
Saliha başlangıçta yerini söylemek istemedi.
"Ben iyiyim, Hande. Gerçekten... Sadece biraz düşünmeye ihtiyacım vardı."
"Hayır, iyi değilsin. Sesi hiç öyle gelmiyor. Lütfen, nerede olduğunu söyle. Yanında olmak istiyorum,"
Saliha bir süre sessiz kaldı, Hande'nin onu bulmasını istemiyor ama aynı zamanda Hande'nin sesindeki kararlılık ve sevgiye karşı koyamıyordu. Sonunda, derin bir nefes alarak yerini söyledi.
"Parktayım... Hani şu eski çocuk parkında."
Tamam, hemen geliyorum. Lütfen orada bekle," dedi ve telefonu kapattı.
***
Hande, Saliha'nın yerini öğrendikten sonra hızla parka doğru yol aldı. Karanlık parkta Saliha'yı bulduğunda, onu endişeyle inceledi. Saliha, bankta oturmuş, başını ellerinin arasına almıştı. Hande, sessizce yanına oturdu ve elini Saliha'nın omzuna koyarak konuştu.