Hande, Saliha'nın arkasından parktan ayrılışını izlerken, içinde bir ağırlık hissediyordu. Gözlerinde yaşlar birikmişti, ama onları akıtmak istemedi. Ayakta duracak gücü kalmamış gibi hissetti ve olduğu yere, bankın üzerine çöktü. Başını ellerinin arasına alarak derin bir nefes aldı, kalbi sanki göğsüne sığmıyormuş gibi çarpıyordu. Düşünceleri birbirine karışmıştı; sevdiği kadının onu terk ettiğini, kendisinden uzaklaştığını kabul etmekte zorlanıyordu.
"Kahretsin, neden bu noktaya geldik?" diye içinden geçirdi Hande, elleri titriyordu.
Saliha'yı ne kadar çok sevdiğini, onunla birlikte olmanın ne kadar önemli olduğunu biliyordu. Ancak tüm bu sevgiye rağmen, aralarındaki duvarların yıkıldığını hissetmek acı veriyordu. Saliha'nın kararına saygı duymak istiyordu, ama bu kadar kolay pes edemezdi. Saliha'yı geri kazanmak için bir şeyler yapmalıydı, ama ne?
Gözleri dalgınca Saliha'nın gittiği yöne bakarken, içindeki çelişkilerle boğuştu.
"Belki de onu gerçekten kaybettim," diye düşündü.
Ama içinde hala bir umut vardı, belki de son bir şansları olabilirdi. Belki de Saliha gerçekten gitmeye cesaret edemezdi. Ama bu umut, ağır bir taş gibi içini kemiriyordu.
Bu düşüncelerle dolu halde bir süre daha bankta oturdu, sanki dünya onun etrafında dönmeyi bırakmış gibiydi.
***
Bu sırada Saliha, ağır adımlarla evlerine doğru yürüyordu. İçinde büyük bir boşluk vardı, ama kararının doğruluğuna inanmaya çalışıyordu. Eve ulaştığında kapıyı açtı ve içeri girdi. İçinde bulunduğu durumun ağırlığını hissederek, etrafa baktı. Her şeyin yerli yerinde olduğunu görmek, ona bu ayrılığın ne kadar gerçek olduğunu hatırlattı.
Eşyalarını toplamak için yatak odasına yöneldi. Bir valiz çıkararak, içine birkaç kıyafet koymaya başladı. Her hareketi, kalbindeki ağırlığı biraz daha artırıyordu. Bu evde, Hande ile paylaştığı onca anıyı geride bırakmak zordu. Ama en zoru, Hande'yi geride bırakmaktı.
Sirus, onun etrafında dolanarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Saliha, köpeğine bakarak onun da bu değişimi hissedip hissetmediğini merak etti.
"oğlum gidiyoruz biliyorum çok seviyorsun onu bende çok seviyorum ama ona zarar veriyorum daha kendimden bile koruyamıyorum onu "
köpek bir şey dercesine Saliha'nın yüzüne baktı.
"yapacak bir şey oldum böyle olması gerekiyor onun iyiliği için daha sonra beni anlayacak hak verecek."
Sirus'un tasmasını aldı, valizini kapattı ve kapıya doğru ilerledi.
Tam kapıdan çıkmak üzereyken, Hande dış kapıyı açtı ve içeri girmişti. Gözlerinde umut ve acı vardı. Gözleri ağlamaktan kan çanağı olmuştu. İçi parçalanıyordu Saliha'nın
"Saliha, lütfen gitme," dedi, sesi kırılmıştı.
Saliha, Hande'nin bu isteği karşısında duraksadı. Onun gözlerinde gördüğü duygular, kalbine bir bıçak gibi saplandı. Ama kararlılığını bozmamak için derin bir nefes aldı. Hande'ye yaklaştı, onun gözlerinin derinliklerine baktı. Son kez, dudaklarını Hande'nin dudaklarına yaklaştırdı ve onu öptü.
Öpücüğün ardından, Saliha geri çekildi ve Hande'nin gözlerinin içine bakarak
"Elveda, sevgilim," dedi, sesi titriyordu.
Hande, Saliha'nın bu sözleri karşısında donup kaldı. Bu sözlerin ağırlığı altında eziliyordu, ama artık bir şey söylemek için çok geçti. Saliha, Sirus'un tasmasını sıktı, valizini aldı ve kapıdan çıktı. Hande, onun arkasından sadece sessizce bakabildi. İçinde patlayan fırtınaları bastırmak zorundaydı. Saliha'nın gidişiyle evin sessizliği, Hande'nin içindeki boşluğu daha da büyütmüştü.