Hande, Saliha'nın omzunda uyumuştu. Saliha ise, Hande rahatsız olmasın diye nefes almakta bile çekiniyordu. Saliha, cebinden telefonu çıkardı ve Hande hafifçe kıpırdandı. Saliha yine nefesini tuttu. Hande, uyumaya kaldığı yerden devam edince, Saliha telefondan Simge'yi bulup aradı.
"Nerdesiniz siz?"
"Abla, biz bahçedeyiz."
"Ne işiniz var bahçede sizin bu soğukta?"
"Abla, daha sonra anlatacağım sana ama şimdi buraya battaniye gibi bir şey getirir misin?"
"Saliha, endişelendirme beni."
"Abla, şu an iyi Hande ama üşüyor. Hâlâ uyuyor omzumda. Buradan kalkmak istemiyor. Odaya gitmek istemiyor, o yüzden."
"Tamam, ailesi ile mi alakalı?"
"Evet abla, babası..."
Simge, duyduğuyla handeye o adadan iyi bir şey gelmediğini bildiğinden. Daha fazla zorlamadı Simge, Saliha'yı hemen kendini toparlayıp,
"Geliyorum, sana da bir şey getireyim mi?"
"Bana gerek yok ya."
Simge, nasıl aşağı indiğini bilmiyordu ama yanlarına geldiğinde ikisinin de sarmaş dolaş olduğunu görmek hoşuna gitmişti. Hande'nin kendini bu kadar rahat hissettiği bir yerde olduğunu görmek onu mutlu etmişti. Yanlarına sessizce yaklaştı. Hande'nin stresli anlarında zor uyuduğunu ve ufak bir seste uyandığını bildiğinden, olabildiğince az ses çıkarmaya özen gösterdi. Saliha, Simge'yi görünce hemen gözleriyle selamladı onu. Simge, Hande'nin üzerine yavaşça battaniyeyi yerleştirdi.
"Burada üşüyeceksiniz."
"Şu an rahat ama abla, ya biraz daha uyusun, kaldırırım ben onu."
"Tamam, bana haber ver." Simge, yanlarından huzursuz da olsa ayrıldı.
Neredeyse sabahın ilk ışıklarına kadar orada durdular. Daha doğrusu, Saliha durdu; Hande ise bir bebek gibi mışıl mışıl uyumuştu. Yüzündeki her çizgiyi ezberlemek ister gibi, Saliha hepsini izliyordu. Ama artık kalkmaları gerekiyordu, yoksa hasta olacaklardı.
Saliha, Hande'nin başına yavaşça bir öpücük bıraktı.
"Handem, hadi kalkalım."
Her yer kapkaranlıktı; sadece bahçenin başında yanan ufak bir aydınlatma vardı. Hande, gözlerini açtı ve yavaşça uyandığı yeri görünce biraz şaşırdı. Hâlbuki gece yaşadığı her şeyin rüya, kötü bir rüya olmasını dilemişti; ama burada uyandığına göre her şey gerçekti. Üzerindeki battaniyeyi açıp kafasını kaldırdı. Yanındaki kadın ona bakıyordu, hem de hiç gözünü ayırmadan; hoşuna gitmişti bu bakış.
"Ben uyuya kalmışım ya."
"Çok güzel uyudun ama şimdi yatağımızda devam edeceğiz, hadi."
Hande, son kelimeye dikkat etmişti.
"Yatağımız?"
Saliha, bir yandan utanmıştı, bir yandan da Hande'nin üzerinden kenara koyduğu battaniyeyi katlıyordu.
"Şıst, hanfendi, size sordum."
Hande, Saliha'nın elinden tutup kendine çevirmişti.
"Ne var ya, yatağımız değil mi? İkimizin de yatakları var işte... Tek kişilik... ayrı."
Saliha konuştukça batıyordu. Daha da kızardı yüzü; zaten soğuktan kızaran burnuna bir de yanakları eklenmişti. Hande güldü, almıştı istediği cevabı.