Saliha, arabasından inip kapıya doğru yürüdüğünde, kalbi göğsünde hızla çarpıyordu. Hande'yi bu kadar kırılgan ve acılı bir hâlde bırakmış olmanın pişmanlığı, içini kemiriyordu. Kapıyı tıklattı. İçeriden gelen aceleci ayak seslerini duydu ve aniden kapı açıldı. Hande, Saliha'yı görünce birkaç saniyeliğine donup kaldı. Gözleri hafifçe büyüdü, sanki gördüklerine inanmak istemiyor gibiydi. Ama sonra, bir anda kendini toparlayıp Saliha'ya sarıldı. Gözlerini sıkıca kapattı, yüzünü onun boynuna gömdü.
Saliha, Hande'nin bu haliyle bir an sersemledi. Sonra, kollarını Hande'nin etrafına doladı, onu sımsıkı sararak içine çekti. İkisinin de nefes alışverişleri hızlanmıştı, ancak hiçbir şey söylemeden uzun bir süre bu şekilde kaldılar. Sadece birbirlerinin varlığına tutunuyorlardı.
Hande, sonunda yavaşça geri çekilip gözleri dolu dolu, Saliha'nın yüzüne baktı. "İçeri gel," dedi, sesi titrek bir fısıltıya dönüşerek.
İkisi de sessizce içeri girdiler. Saliha, Hande'nin yüzündeki morlukları ve yorgunluğunu fark edince içi sızladı. Onu bu hâlde görmeyi hiç beklememişti. Hande'nin yanında olmadığı sürenin ona iyi geleceğini düşünmüştü, ama şimdi bunun tam tersinin gerçekleştiğini görebiliyordu.
Hande ise bir anda telaşla "Bir şey içer misin? Çay? Kahve?" diye sormaya başladı, elleri titreyerek mutfağa yöneldi. Ama Saliha onu durdurdu, elinden tutup nazikçe yanına çekti. "Dur... Otur yanıma," dedi, sesi yumuşak ama kararlıydı.
Hande tereddüt etse de Saliha'nın yanına oturdu. Saliha, tekrar ona sarıldı. Hande'nin titremesi, Saliha'yı daha da içten sarılmaya itti. Bir süre böyle kaldılar, Hande nihayet derin bir nefes aldı.
"Seni kırdığım için özür dilerim." Saliha, başını hafifçe kaldırıp onun gözlerine baktı.
"Ben de özür dilerim"
"Saliha, Zehra'yla aramızda hiçbir şey olmadı, yemin ederim! Sadece seni kıskandırmak istedim... Bir anlığına bile olsa, seni unutmuş gibi davranmak istedim ama... Aptalca bir şeydi. Özür dilerim," dedi, gözyaşlarını zorla bastırarak.
Saliha, tam bir şey diyecekken kapı birden çaldı. Hande, bir an Zehra'nın gelmiş olabileceğini düşünerek panikle kapıya yöneldi, ama kapıyı açtığında karşısında yabancı bir kadın vardı. Birkaç saniye duraksadı, ama sonra kadını tanıdı. Kadın, Saliha'nın takım arkadaşı Maja'ydı ve yanında, elinde Saliha'nın köpeği Sirius ile birlikte gelmişti.
Hande'nin şaşkın bakışları altında, Sirius mutlu bir şekilde kuyruğunu sallayarak eve girdi.
***
Sirius'un patileri hızla Hande'nin üzerine atladı. Köpek neşeyle Hande'nin etrafında dönmeye başladı, kuyruğunu hızla sallayıp dilini dışarı çıkararak Hande'nin yüzünü yalamaya çalıştı. Hande, Sirius'un neşesiyle gülümsemeye çalışsa da içinde karışık duygular vardı. Saliha'nın başka biriyle gelmesi, içinde hafif bir sıkıntı oluşturmuştu.
Saliha, bu sırada yanlarına gelip Sirius'u sakinleştirdi. Hande'nin gözlerinin içinde beliren kıskançlık bakışını fark etti.
"Hande, seni Maja'yla tanıştırayım," dedi, hafifçe gergin ama sakin bir ses tonuyla.
Hande zoraki bir gülümseme ile Maja'ya dönüp "Merhaba," dedi. Pek memnun görünmüyordu ama Saliha'nın yanında her şey yolundaymış gibi davranmak istiyordu.
Saliha, havadaki gerginliği anlayınca bir açıklama yapma gereği hissetti.
"Dün gece seni aradıktan sonra gerçekten çok kötü oldum. Maja da beni yalnız bırakmak istemedi. O yüzden beraber geldik," diye açıkladı, hafifçe mahcup bir gülümseme ile.