Sahilde oturan Saliha ve Hande, sessizliğin ve doğanın huzurunu içlerine çektiler. Bir süre daha kumlarda kaldıktan sonra, Hande,
"Hadi, akşam yemeği için hazırlanmak üzere pansiyona dönelim,"
Saliha, Hande'nin elini tutarak, "Tamam, hadi gidelim," diyerek ona katıldı. Pansiyona doğru yürürken, birbirlerine sıkıca sarıldılar. Odaya vardıklarında, Hande banyoya yöneldi.
"Ben önce bir duş alayım, ardından sen girersin,"
Saliha, başını sallayarak, "Tamam canım, ben de o arada biraz dinlenirim,". Hande banyoya girerken, Saliha pencerenin önünde durup manzarayı izledi. Gökyüzü kararmaya başlamış, yıldızlar tek tek parlamaya başlamıştı.
Hande, duşunu bitirip banyodan çıktıktan sonra, "Sıra sende," dedi gülümseyerek. Saliha da banyoya yöneldi ve sıcak suyun altında tüm yorgunluğunu atmaya çalıştı.
Saliha banyodan çıktıktan sonra yatağın üzerine oturdu. Hande üzerini giyinmiş makyajını yaparken arkasında oturan Saliha'ya baktı. Saliha, yatağın üzerinde oturmuş, dolaptan çıkardığı elbiseleri inceliyordu.
"Sana yardımcı olabilir miyim?" diye sordu Hande, gülümseyerek.
"Evet, aslında hangi elbiseyi giymeliyim karar veremedim,"
Hande, elbiseleri dikkatlice inceledi ve sonunda beyaz, ince askılı bir elbiseyi seçti.
"Bunu giy, bence senin teninde harika duracak,"
Saliha, elbiseyi alıp banyoya yöneldi. Hande ise kendi kıyafetlerini hazırlamaya başladı. Saliha banyodan çıktığında, Hande'nin gözleri onun üzerinde kilitlendi.
"Gerçekten çok güzelsin," dedi, Saliha'nın yanına gelerek.
Saliha, Hande'nin bu sözleri karşısında hafifçe kızardı.
"Sen de öylesin,"
Hande, Saliha'nın yanına gelip onun beline sarıldı.
"Seni çok seviyorum," Saliha'nın dudaklarına ufak bir öpücük kondurarak.
"Ben de seni çok seviyorum," diye yanıtladı Saliha, Hande'nin boynuna sarılarak.
Hande, Saliha'nın yanına oturarak onun yüzünü elleriyle okşadı. İkisi de birbirlerinin gözlerinin içine bakarak, bu anın tadını çıkardılar. Hande, Saliha'nın elini yüzüne götürerek nazikçe öptü. Saliha, Hande'nin dokunuşunda huzur buluyordu. Birbirlerine dokunarak, sevgilerini ifade ediyorlardı.
Saliha, bu anın güzelliği karşısında duygulanarak, "Şu an ölsem, dünyanın en mutlu insanı olarak öleceğim," dedi, gözlerinde parlayan mutlulukla.
Hande, bu sözler karşısında duygulandı ve Saliha'yı tekrar öptü.
"Ölmek yok sevgilim ölmek yok"
***
Hande ve Saliha, koya yakın bir restorana doğru yürüdüler. Akşamın serinliği ve denizden gelen hafif esinti, günün yorgunluğunu üzerlerinden alıyordu. Restoran, denize nazır bir tepede kurulmuş, ahşap masaları ve sıcak atmosferiyle davetkâr bir yerdi. İçeri girdiklerinde, mis gibi taze deniz mahsullerinin kokusu onları karşıladı.
El ele, masalarına doğru ilerlerken, Hande'nin gözleri istemsizce etrafı taradı ve o an gördüğü şeyle kalbi hızla çarpmaya başladı. Birkaç masanın ötesinde, bir grup insanın ortasında oturan tanıdık bir yüz vardı: Mert. Hande'nin eski sevgilisi.